Vicdan mı? Cüzdan mı?
Yeryüzündeki bütün sistemlerin alt yapısında vicdanın ya da cüzdanın var olduğunu görürsünüz. Vicdanın sesi duyulan sistemlerde yöneticiler halkının ve memleketinin selameti için uğraş verirken, cüzdanın sesi duyulan yerlerde kendi çıkarlarının yanında yan ve yandaşlarının paylaşımda ki kavgalarının sesini işitirsiniz. Başka bir anlamı ise mal, mevki ve saltanatlarını devamlı yürüte bilmeleri için kendi çıkarlarına uygun bir yapı oluştururlar. Bu zihniyete sahip olanlar hırsızla bir olup çalan, ev sahibiyle oturup ağlayan bir tutum sergilerler. Yönetilenlerden de her il ve ilçede kendi çıkarlarına hizmet edecek cüzdanlarını sevenlerle iş birliği yaparak alt yapısını oluştururlar. Ağızlarından çıkan her cümle halk ve haktan yanadır. Sloganlarında “ Halka hizmet Hakka hizmet” yazılıdır. Ancak bakarsanız uygulamalarına hak ve hakikatten bir nebze göremezsiniz. Çünkü onların kurduğu hâkimiyet güce dayanır. Güçlü olmak içinde ekonomi ellerinde olmalıdır. Bunun içinde servetin tabana yayılmasını sadece ağızlarıyla söylerler. Çünkü onlar vicdanlarının körlüğü içinde yaşadıkları için ezberlerinde hiç bir hakikat yer almaz. Böylelikle mazlum ve masum bir Milletin sefaletinin üzerine taht kurup saltanat sürmeyi kendileri için ilke edinmişlerdir. Ferasetten uzak olan toplumlar da bunların ömrünü uzatır.
Peki, vicdanla hareket etmenin oluşturacağı ilkeler yok mudur?
Hakkın rızası ve halkın teveccühünü kazanmak isteyen ve bu uğurda mücadele veren kişiler vicdanlarını dinleyen, halkını memnun etmeyi kendi huzuru sayan, makam ve mevki yi keyf çatmak için değil hizmet aracı olarak gören gecesini ve gündüzünü insanlığa adamış temiz yürekli insanlar hala içimizde var olduğunu unutmayalım. Emaneti ehline verme konusu üzerinde titiz davranalım. Köy korucusundan tutunda en üst düzeydeki yöneticiye kadar seçici olalım. Sözlere değil davranışlara bakalım. Geçmişini sorgulayalım. Ayrıca görev verdiğimiz kişileri denetleyelim. Yanlış yaptıklarında uyaralım, kınayalım ya da görevden alalım. Seçtiğimiz, görev verdiğimiz kişiden korkan tek ülkeyiz. Hem asiliz diyoruz, hem de vekilden korkuyoruz. Bu nasıl iştir Allah aşkına. Asil vekilden daha zengin olmalı. Asil asil olmalı. Biz de tam tersi. Asiller sefilleri oynuyor, vekiller ise doymuyor. Yeryüzünde hakkın gücü ve halkın gücü en kuvvetli güçtür. Bu gücünün farkına varamayanlar bir birlerinden kopmuş olanlardır. Onun için insanları değişik fırkalara bölüyorlar. Kolay idare edebilmenin en güzel yoludur bölmek. Tabandaki birlik tavandaki dirliği oluşturur. Soran ve sorgulayan bir taban olmadıkça menfaatperestler tavanda cirit atar. Tabanın halinden anlayacak tavandakiler fakir ve çile çekmiş insanlardan oluşursa tabanı daha iyi anlarlar. Ağzı laf yapan, ömründe kuru ekmek yememiş, sofrasında katıksız oturmayanlar ne bilir fakirin halini. Senin omzunda yükselenler sana hizmet vermeli. Vermiyor ise bir daha gelmemeli.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, tabanın bilinçlenmesini istemeyenler, cüzdanı gür olanlardır. Vicdanı hür olanlarla cüzdanı gür olanların yeryüzündeki mücadeleleri devam edip gidecektir. Bunu ayırt etmek ferasetli insanların işidir. Ferasetli insanlar asaletlidirler. Bunun için dış görünüşler bizleri aldatmasın. Hele söylediklerine kendileri inanmayanları ayıklamamamız gerekir. Aksi halde nifak tohumları içimize ekilmeye devam eder. Onlar ekmeye devam edecek, bari siz sulamayın.