Ayağa kalkmış Sakarya!
Geçen hafta sonu Sakarya’da idik. Sakarya bir nehir, malum olduğu üzere. Orta Anadolu’dan doğuyor, epeyce dolaştıktan sonra, Adapazarı’ndan denize ulaşıyor. Yani yüksek yerlerden sıfır noktasına bu şehrimizde iniyor.
Adapazarı’na çeşitli vesilelerle defalarca gittik, Sakarya vilayetimizin sınırları içinden binlerce defa geçtik. Bu ilimizin ova manzaralarını ezberledik. Gerçi, yoldan geçerken, etrafımızda yükselen ormanlık dağlar da gördük. Yine de düne kadar sorsa idiniz, Sakarya’yı, Adapazarı’nı bundan ibaret sanırdık.
Türkiye Yazarlar Birliği’nin Sakarya Şubesi tarafından düzenlenen “şubeler buluşması”, Sakarya’nın düzünde başladı. Bir günümüz Sapanca civarında geçti.
İkinci günün programında Taraklı vardı. Akşama doğru Geyve istikametinde yola koyulduk. Ovadan orman içindeki Sakarya vadisine girdik. Nehirle birlikte kıvrıla kıvrıla Geyve Alifuatpaşa İstasyonuna ulaştık. Burada 2. Bayezit devrine ait muhteşem bir köprü yüzlerce yıldır Sakarya’nın üstünden geçilmesine hizmet ediyor. Köprünün yanında mola vererek Milli Mücadele’nin önemli kumandanlarından Ali Fuat Paşa’nın buradaki mütevazı kabrini ziyaret ettik. Sakarya nehrinin kıyısında çaylarımızı içerken Üstad Necip Fazıl’ın Sakarya Türküsü’nü okumayı da ihmal etmedik.
Hani üstad, Yüz üstü çok süründün, ayağa kalk Sakarya!
diyor ya, bu noktadan itibaren Sakarya’nın coğrafya olarak ayağa kalktığını gördük. Akşam vakti Taraklı’ya ulaştığımızda, artık ayağa kalkmış Sakarya’nın bu kasaba olduğundan şüphemiz yoktu.
Osmanlı minyatürü sıcaklığıyla bizi kendine çeken en meşhur kasabamız, Safranbolu’dur. Ecdadın, büyük eserlerindeki estetik incelik, küçük eserlerinde de tam kıvamında. Safranbolu’ya giden bir sanat edebiyat meraklısı bu şehrin sokaklarında kaybolmak istemez de ne yapar?
Her adım farklı bir güzellikle karşılar sizi. Bu şehirde sadece evlerin her biri kendine mahsus sanat eseri değildir, hepsi birbirinden farklı sokaklar da kendine has güzellikleriyle sizi cezbeder.
Osmanlının bir diğer minyatür şehri Göynük’tür.
Onun güzelliği Akşemseddin’le taçlanır.
Taraklı da bu seriden bir Osmanlı şehirciği.
Eski Ankara-İstanbul yolu üzerindeki bu güzel mi güzel, şirin mi şirin, suyun, ormanın uğultusunun musıkisine sığınmış kasabayı çok sevdik.
Eski Ankara-İstanbul güzergahında Ayaş, Beypazarı, Nallıhan, Göynük gibi kasabalardan sonra Taraklı geliyor.
Kabrine nurlar yağası Evliya Çelebi seyahatlerinden birinde Ankara’dan İstanbul’a doğru yola çıkar. İstanoz (Zir, şimdi “Yenikent” olmalı), Ayaş, Beypazarı, Nallıhan, Göynük ve nihayet Taraklı’ya gelir. Beypazarı’nda üç gün, Göynük’te bir gün kalır.
“Taraklı kalesi virandır; fakat bağlı ve bahçeli, akar sulu bir dere içinde cümlesi kiremitli veya tahta örtülü bin beşyüz mamur haneli bir “kasaba-i şirin”dir. On bir mihrabı vardır, yani cami ve mescide sahiptir ve yedi mahallelidir. Dağları safi şimşir ağacıdır; halkın cümlesi şimşirden kaşık ve tarak işlediklerinden Taraklı denilmiştir. Arap ve aceme kaşık buradan gider, ab-ı havası gayet lâtiftir…”
Osmanlı güzeli kasabalarımızdan en bakiri Taraklı’dır. Doğrusu Safranbolu’yu çok önceleri merak edip görmemize ve Göynük’e Hacı Bayram halifesi, İstanbul’un manevi fatihi Akşemseddin’in çağrısıyla birkaç defa yol uğratmamıza rağmen, Taraklı’ya hiç uğramamış olmanın eksikliğini gideren Sakarya kültürünün hem sahibi hem de tanıtıcısı Fahri Tuna’ya ne kadar teşekkür etsek azdır. (Bu arada, Fahri’nin soyadı neden Sakarya değil de Tuna?)
Önce Taraklı’ya gelmeyi önemsememiştik. Fakat, Taraklı’ya gelince, bu güzelliği görmekte geç kalmamıza hayıflanmadan edemedik.
Taraklı’da gördüğümüz sadece evler, yapılar değildi.
Taraklı’nın kültürünü de hissettik.
Taraklı hemşehrisi kadim dostumuz Nuri Şahin’i memleketinde yad ettik!
Tarihi ipek yolunun bu zor geçidinde, uzun kış günlerinde ve gecelerinde oluşan sözlü kültürün “yalaza”sını taddık. Bu yüzlerce yıllık birikimin günümüzde yazıya geçirilmesinde emeği geçen Ahi Naci İşsever’den tadında yalaza örnekleri dinlerken, sözlü hikayenin inanılmaz büyüsü hepimizi sarıp sarmaladı.
Velhasıl, ayağa kalkmış Sakarya’yı sevdik!
D.Mehmet Doğan Vakit
#