Hoşçakalınız
Malumunuz gitmek-gelmek insanoğlu için niyet, gidebilmek-gelebilmek kısmet.
Erol AFŞAR
Yayın:
Güncelleme:
Kısmetse döner, bıraktığımız yerden hayata devam ederiz…Ama ya değilse…
İnsan hayatında değişim ve dönüşüm saniyelik bir olay ve 10 gün çok uzun bir süre…
Haliyle vedalaşmak ve helalleşmek gerekiyor.
Hakkı ‘Hak' bilenlerden helallik istiyorum.
Ve onlara hakkımı helal ederken, baki kalan kubbede bir hoş seda olması bakımından belki dönemin belki de ömrümün son yazısında, şahsen kimseyi incitmeme adına topu Ahmet Hakan ve Yılmaz Özdil'e atarak aradan sıyrılıyorum.
* * *
Sayın Başbakan...
Bilmem farkında mısınız?
Geçen salı günü partinizin grup toplantısında yaptığınız o öfkeli konuşmada çok incitici, çok yaralayıcı, çok yadırgatıcı bir nitelemede bulundunuz.
Medyanın şehit ailelerinin dramını yansıtmaması gerektiğini, bunun terör örgütünün işine yaradığını söylediniz.
Bu görüşünüz de çok tartışmalı ama benim asıl üzerinde durduğum şu niteleme:
"Ayılıp bayılmaları göstermek kimin işine yarar?"
Şehit askerlerin anne-baba ve yakınlarının, acı çekerken sergiledikleri davranışları "ayılıp bayılma" olarak nitelediniz.
Evet, ayılıp bayılma... Aynen böyle...
Sayın Başbakan...
Bu ne kadar tepeden bakan, ne kadar incitici, ne kadar yakışıksız ve ne kadar anlayışsız bir nitelemedir! Lütfen bir an olsun onların yerine kendinizi koyar mısınız?
Acıya saygı, acı çekene saygı ve acı çekenin ortaya koyduğu tavra saygı gösterilmesi gerekmez mi?
Yoksa siz onların hallerini gördüğünüzde, "Şunların haline bakın... Ayılıp bayılıyorlar" falan mı diyorsunuz?
Eğer demiyorsanız ve bir dikkatsizlik söz konusu ise, bu konuda bir özür beyanında bulunmalısınız. Sanırım evlat kaybetmiş insanlar, bu kadarcık bir ihtimamı hak ediyorlardır.
İktidar neden Kürt sorununu çözemez?
Çünkü… Çözüm için kapsamlı bir planı, bir projesi yok.
Çünkü… Ne yeterli sabra, ne de ödün vermez kararlılığa sahip.
Çünkü… Fazlasıyla bencil... Bir bakıyor, attığı adımlar nedeniyle oyu birkaç puancık düşüşe geçmiş. "Pat" diye vazgeçiyor her şeyden...
Çünkü… Diyarbakır'da söylediği bir cümleyi, Yozgat'ta söyleyebilecek cesareti yok.
Çünkü… Azıcık başı sıkıştığında Mesut Yılmaz'laşma, Tansu Çiller'leşme temayülü gösteriyor.
Çünkü… Bir anlayışı, bir üslubu yok... En demokrat çözümlerin arayışında iken bir anda "Apo'yu neden asmadınız" diye çıkışabiliyor.
Çünkü… Zor zamanda, en küçük bir çözüm önerisini "Vay, demek teröristin ağzıyla konuşuyorsun" diye karşılayabiliyor.
Çünkü… Her sorunu olduğu gibi Kürt sorunu gibi çetrefil bir sorunu da hafife alıyor... Şunca zamanın sorununu, çocuksu bir heyecanla ve daha da kötüsü bu ruh haline güvenerek çözebileceğine inanıyor.
Çünkü… Belalarla, tuzaklarla falan karşılaştığı ilk anda, "Nerede hata yaptım?" demek yerine "PKK Alevilerin eline geçti / Derin devlet devrede / Hep Ergenekoncuların işi" türünden komplolara sarılıyor.
Çünkü… Her alanda demokratikleşmeyi sağlamaya kararlı olduğuna dair bir işaret vermediği için inandırıcı olamıyor.
Ahmet Hakan Coşkun
* * *
Çömelme açılımı
Çok savaş gördü bu millet... Çömelen devleti ilk kez görüyor.
Her yer jammer dolu. Sinyal kesiyorlar. Ki, mayın filan patlamasın. Havada üç tane Kobra var. Tam teçhizatlı, tur atıyorlar. Arada ısı bombası fırlatıyorlar. Ki, roket gelirse hedefi şaşırsın.
Yüzlerce bordo bereli etrafta... Araziye yayılmışlar, eller tetikte. Kum çuvallarıyla çevrili siper... Ardında, çömelmiş Başbakan. Ve, Genelkurmay Başkanı. Ki, mıhlamasınlar.
Moral vermek için yapılan ziyaretin, moral bozucu fotoğrafıdır bu.
Ankara'da yıllardır yan gelip yatarken, dizlerinin üstüne çökmüş örgütün, yeniden ayağa kalkmasına göz yummanın neticesidir bu... Kahramanlarımıza vatan haini muamelesi yapıp, içeri tıkarken, "güzel şeyler oluyor" deyip, teröriste havai fişek fırlatmanın, şımartmanın neticesidir. Şeref madalyalı subaylarımız kendi kafasına sıkarken, utanmadan sırıtmanın... "Camilerimizi bombalayacaklar, bize suikast yapacaklar" iftirasıyla cahil cüheladan oy toplayıp, elinde roketle gezenleri gizli gizli affetmeye çalışmanın bedelidir. Adamlar harıl harıl memleketin yollarına mayın döşerken, şarkıcılarla türkücülerle şov yapmanın, 4-4-2'yle mi yoksa 3-5-2'yle mi hallederiz bu meseleyi diye, futbolcularla top sektirmenin bedelidir.
Bir taraftan "kardeşim" diye bağrına basacaksın Barzani'yi... Öbür taraftan "taşeron bunlar" deyip, kum çuvallarının ardından çömelerek bakacaksın Barzani'nin topraklarına.
Nasıl gezebiliriz ki ayakta?
Yılmaz Özdil
#