Rektör Durman niye sessiz?
Sakarya Üniversitesi'nde tehlikeli kadrolaşma almış başını gidiyor.
Dekan Prof. Dr. Osman Nuri Dilek'in gelişine sessiz kalan Rektör Mehmet Durman bu tehlikeli gidişi de sessizlikle izliyor.
Prof. Dr. Mehmet Durman'ın Sakarya Üniversitesi Tıp Fakültesi'ni dar bir kadronun elinde oyuncak olmasına tepkisiz kalmasını anlamıyorum.
Eğer Durman görev süresinin bitmesine birkaç ay kala kimseyle kötü olmamak adına tepkisiz kalıyorsa; SAÜ'ye ve de Tıp Fakültesi'ne yazık ediyor.
Yok, olan biteni görmüyorsa yine SAÜ'ye ve de Tıp Fakültesi'ne yazık ediyor.
Sakarya Üniversitesi'nde her zaman bilimin ve kalitenin arayıcısı olarak gördüğümüz Prof. Dr. Mehmet Durman, olan bitene kayıtsız kalamaz.
Durman Tıp Fakültesi'nin Dilek'in elinde bir oyuncak olmasının önüne geçmeli ve öğretim üyesi alımlarındaki oyunlara izin vermemelidir.
Ben Durman'ın iddia edildiği bir YÖK üyeliği beklentisiyle Tıp Fakültesi'nde olan bitene seyirci kaldığına inanmıyorum.
Durman inşallah en kısa zamanda Sağlık Bakanı'ndan torpilli olsa da Dekan Dilek'e dur demesini bilecektir.
Biraz gecikmeli de olsa Durman'ın gerçeği göreceğini ve Tıp Fakültesi'ndeki tehlikeli kadrolaşmayı engelleyeceğini umuyorum.
Öte yandan bu süreçte rektör adaylığı için en güçlü isim olarak gösterilen Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Muzaffer Elmas'ın Tıp Fakültesi'ndeki tehlikeli kadrolaşmaya bakış açısı kendisi açısından bir turnusol kağıdı işlevi görecektir.
…
Sapanca'nın içine edenler
Sapanca Gölü bizim en değerli içme suyu kaynağımız.
Ancak gölü korumakla görevli olanlar, gölün içine ediyorlar.
En son olayda, Sapanca Belediye Başkan Yardımcısı'nın yaptığına bakın.
Göl molozla dolduruluyor.
Sorumlu olarak Başkan Yardımcısı gösteriliyor.
Göl konusunda en duyarlı olması gereken kişi Sapanca Belediyesi'nin imardan sorumlu ve mimar Başkan Yardımcısı'nın Göl kıyısına molozla dolgu yaptırdığı iddia ediliyor.
Yazık ki; ne yazık…
Kime güvenelim, kime inanalım.
Son dönem Sapanca Gölü'ne verilen zararın hesabını kim soracak.
İmarsız alanda yaptırılan kaçak su fabrikaları kimin yanına kar kalacak?
Ananı getir
Köylü oğlan ve babası büyük şehre ilk defa gelmişler.
Alışveriş merkezinde zemin kattaki iki gümüş renkli parlak duvarın ağır ağır açılıp kapanması ilgilerini çekmiş.
"Bu ne baba?" diye sormuş oğlan.
Hayatında hiç asansör görmemiş.
Baba "Bilemiyorum oğul…" demiş.
Onlar bu ilginç şeyi nefeslerini tutup izlerken tekerlekli sandalyeli yaşlı bir kadın sağa sola kayan gümüş renkli duvarlara doğru gitmiş ve bir düğmeye basmış.
Duvarlar açılmış, yaşlı kadın yoğun ışıklı küçük bir odaya girmiş, duvarlar kapanmış.
Oğlan ve babası kapının üzerindeki küçükten büyüğe doğru yanıp sönen ışıklı rakamları izlemişler. Son rakamdan sonra aynı sırayla bu sefer geriye doğru ışıklar teker teker yanmış.
Sonunda duvar iki yana kayarak açılmış, dışarı 24-25 yaşlarında incecik muhteşem bir fıstık çıkmış. "Oğlum" demiş adam kızdan gözlerini ayıramayarak, "Koş… Koş ananı getir!"
İnternetten
…
Batıdaki düşmanlar
Şövalye bütün gün savaştıktan sonra kan ter içinde şatoya dönmüş.
"Hayrola?" diye şaşırarak karşılamış onu Kral.
"Kralım" diye nefes nefese selamlamış onu şövalye, "Bütün gün Batı'daki düşmanlarımızın topraklarını, mallarını yağmaladım, şehirlerini, köylerini talan edip yaktım efendim!"
Kral "N…Ne?" demiş şaşkınlıkla, "Benim Batı'da hiç düşmanım yok ki?"
Şövalye "Şeyy efendim" demiş hafif başını önüne eğerek, "Sanırım artık var!"
İnternetten
…