Manevi Arınma
İnsan, manen temiz ve pak olarak doğar. Ancak büyüyüp yetişirken nefsinin, şeytanın, ailesinin ve çevresinin etkisiyle yanlış inanç, görüş ve davranış şekilleri edinir. Bu da onun manen kirlenip günahkar olmasına yol açar.
Demek ki az yada çok, büyük veya küçük günah işlemek insanın doğasında mevcuttur. Bu durum sık veya seyrek olabilir. İşlenen her günah da kalpte bir iz bırakır ve ruhu kirletir. Bu yüzden insanın manevi arınmaya, ruh temizliğine ve ıslah cihadına ihtiyacı vardır.
Bu dünyada, manevi arınma ve temizlenme yoluna tövbe ile girilir. Tövbe, işlenen günahın, yapılan hata ve kötülüğün farkına varıp bundan pişmanlık duymak ve tam bir dönüş yapmaktır. İnsanı günaha sevk eden şeytandan yüz çevirip Allah’a dönme ve iyiliğe yönelme hareketidir. Kısacası tövbe hatadan doğruya, kötüden iyiye, günahtan sevaba, şerden hayra dönüş ve yöneliştir.
Hakiki tövbenin ilk şartı, işlene günah ve yapılan kötülükten dolayı tam bir pişmanlık duymak; ikinci şartı da işlenen kötülükleri tamamen terk edip fiilen sevaba ve iyiliğe yönelmektir. İşlenen günahlar ne kadar çok ve büyük olursa olsun, böyle bir tövbe ile affedilmeyecek hiçbir günah ve kimse yoktur.
Dünyada günahlardan arınmayıp kirli olarak ahirete göçenler cehenneme gireceklerdir. Çünkü cehennem kirlilerin cennet de temizlerin yeridir. Kötülük ve günah kirine bulaşanlar, ancak arındıktan sonra cennete girebilecekleridir.
Sonuç olarak, içtenlikle tövbe edip bunun gereğini yerine getiren kimse, günahlardan arınıp hiç günah işlememiş gibi olur. Allah’ın sevgili kulları arasında yer alıp dünya ve ahiret saadetine ulaşır. Bu da tövbesiz arınmanın mümkün olmadığı, manevi arınmanın ise samimi ve ihlaslı bir tövbenin semeresi olduğu anlamına gelir. Öyleyse bize düşen görev, günah ve kötülüklerle çoraklaşan ve çirkinleşen dünyamızı Kur’an’ın doğruluk ve değer ölçülerine, bütün hayatımızı kuşatan salih amele dönüp yeniden inşa etmek ve güzelleştirmektir. Çünkü Kur’an, bozulmamış bir kaynak olarak elimizde bulunduğu ve önümüzü aydınlatmaya devam ettiği için bu imkan potansiyel olarak mevcuttur. Önemli olan onu doğru ve diri bir imanla, bilinçli ve basiretli bir gayretle pratiğe dönüştürmektir.