Hedef MHP ve Bahçeli mi?
Erol AFŞAR
Yayın:
Güncelleme:
MHP, üzerinde oynanan oyunların farkında ki Devlet Bahçeli, bir genelge ile partililerini uyarmak zorunda kaldı;İşte özeti;
Milliyetçi Hareket Partisi'ne karşı başlatılan ve asıl amacı belli olan karalama kampanyasının hareket merkezi Adalet ve Kalkınma Partisidir ve kumanda odası Okyanus ötesindedir.
İmralı canisinin meşru siyasi aktör gibi röportajının bile yayınladığı bir ortamda ve hazırlanacak yeni anayasayla federasyona dönüştürülmesi planlanan aziz ülkemizin biricik teminatı ve son savunma hattı Milliyetçi Hareket Partisi'dir.
Bugünden başlayarak tüm teşkilatlarımız ve mensuplarımız tam bir gönül seferberliği içinde tek başına iktidar hedefine odaklanacak; aramıza sokulmaya çalışılan fitne, nifak girişimlerine karşı uyanık olacaklardır.
Milliyetçi Hareket Partisi'ni sürekli olarak bir partinin yanında ya da arkasında gösterme aymazlığı ve densizliği sürekli olarak belli mahfillerden pompalanmaktadır.
Partimiz bölücü ve yıkıcı partiler dışındaki tüm siyaset aktörlerine bu zamana kadar olduğu gibi, bundan sonra da eşit mesafede duracak ve hiçbir partiyle uzaklık ya da yakınlık gibi mülahazalar gündeme getirilmeyecek ve de dillendirilmeyecektir.
Türk milletinin ayrışması ve etnik temelde birbirinden kopması için çok yoğun bir ihanet süreci tüm hızıyla işlemektedir.
Milletimizin tüm fertleri, Türkiye Cumhuriyeti'nin eşit ve onurlu birer üyesidir. Ayrılık kabul etmeyen bu bütünü parçalamak hiç kimsenin haddi ve harcı değildir ve olmayacaktır.
Bu çerçevede milletimizi oluşturan herkes ayrım gözetilmeksizin kucaklanacak; etnik, mezhep, köken ya da bir başka farklılık önemsenmeden her ferde ulaşmak için azami çaba sarf edilecektir.
Özellikle Milliyetçi-Ülkücü camiaya yönelik kurgulanan ve çok merkezli yürütülen yeni bir tuzakla karşı karşıya bulunulmaktadır.
Amaç bellidir ve o da Türkiye'yi yıkmaya ve bölmeye çalışanlara karşı dimdik ayakta duran, sonu ne olursa olsun mücadelede kararlı olan Milliyetçi Hareket Partisi'ni içten dağıtmaktır.
Bu nedenle, Türkiye'nin çok nazik bu döneminde; duygularımızı, anılarımızı, ülkülerimizi istismar ederek aramıza sızmaya çalışanlara özellikle dikkat edilecek; yönlendirmelere, tahriklere, ajitasyonlara, içten pazarlıklı ve art niyetli tavsiye ve temennilere karşı çok dikkatli olunacaktır.
Güdümlü ve yandaş medya vasıtasıyla, partimizde sorun varmışçasına küstahça haberler yapılmakta, ısmarlama anketlerle kamuoyu yönlendirilmeye çalışılmakta ve Milliyetçi Hareket için önümüzdeki seçimlerde baraj sorunu olduğu ihanet korosu tarafından seslendirilmektedir.
Yoğun ve tehlikeli propaganda titizlikle takip edilecek ve gerekli olduğu hallerde Genel Merkez bilgilendirilerek mahalli düzeyde cevap ve karşılık verilecektir. Tüm teşkilat mensuplarımız Genel Merkez açıklamaları, çalışmaları, genelgeleri, duyuruları dışında hiç kimsenin ya da kesimin beyanlarına itibar etmeyecektir. Uydurulmuş anketlere inanılmayacak ve parti ve mensuplarımıza yönelik psikolojik operasyonlara karşı hazırlıklı olunacaktır.
İlave olarak önümüzdeki süreçte tekrar artma tehlikesi olan terör olaylarına karşı dikkatli olunacak, özellikle Milliyetçi-Ülkücüleri tahrik ve provokasyonlarla olayların içine çekmeye çalışanlara fırsat verilmeyecek ve hiçbir kavganın tarafı olunmayacaktır.
***
Oyunun farkına varan bir başkası da Yılmaz Özdil… O da yazısıyla bütün MHP'lileri uyarıyor;
Ülkücülere ambargo uygulanıyordu, bırak ekrana çıkarmayı, telefonla bağlanıp iki kelime görüşleri bile alınmıyordu, miting görüntülerine karartma uygulandı, yok sayıldı.
Ya şimdi? Saatlerce canlı yayınlara çıkartıp, karşılıklı oturtup, söz hakkı tanıyoruz ayaklarıyla birbirlerini dövdürüyorlar.
Haliyle soruyorsunuz... "MHP'de ne oluyor?" Aslında... "MHP'ye ne yapılıyor?" Böyle sormanız lazım.
Dökelim hele...
Ecevit hastaydı, yürüyemiyor, bırakmıyordu, İsmail Cem ile Hüsamettin Özkan gidişatı değiştirmek için ayrıldı, yeni parti kurdu, sol için umut oldu... O da ne? ABD'den gelen arkadaş "ben de varım" dedi, işin içine girdi, n'oluyo demeye kalmadan, "ben artık yokum" dedi, çarşı karıştı tabii, kaçan kaçana, lider adayı İsmail Cem aniden bertaraf oldu.
Mehmet Ağar ile Erkan Mumcu, ortak oldu, barajı geçmelerine kesin gözüyle bakılıyordu, tarih başka akacaktı, bi katakulli, darmadağın, ikisi de tasfiye.
Cem Uzan, parti kurdu, bismillah, üç ayda langırt diye yüzde 7'yi geçti, faktör oldu... Ve, hızar çalıştı, onu da biçti.
Tuncay Özkan, partisi marjinaldi ama, milyonları sokağa dökmeyi başarıyordu, doooğru Silivri'ye... Doğu Perinçek, milyonları sokağa dökemiyordu ama, ne diyecek diye milyonlar onun ağzına bakıyordu, takır takır anlatıyordu çünkü... Tuncay'ın yanına.
Muhsin Yazıcıoğlu'nun helikopteri düştü. Herkes dinleniyor, herkesin o anda nerede olduğu biliniyor, kokpitteki gazetecinin imdat çığlıkları canlı yayında, köylüler düşse düşse şuraya düşmüştür diyor, nafile, öldüğünden emin olunana kadar kıç kadar arazide bulunamadı.
Deniz Baykal'a komplo; cezaevine gönderilemediği için, evine gönderildi.
Açın haritayı, Tanganika'dan Yeni Zelanda'ya, Güney Afrika'dan Norveç'e kadar, son 8-9 senesindeki siyaset sahnesinde, bu kadar "tesadüf"ü olan bir başka ülke gösterebilir mi kimse?
Gösteremez... Çünkü, bizim manzarayı "görmek için" devrimci ülkücü gazeteci filan olmaya gerek yok, haritacı olmaya da gerek yok... "Bakarkör" olmak yeterli.
Sıradaki hedef... Devlet Bahçeli'dir. #