Yalan mı? (Doğan ER'den)
Kiraz ağacına çıkıp gömleğinizi yırtınız mı, şimdiki çocuklar bilgisayar başında kendilerini parçalıyor bizler o dal senin bu dal benim diye kavga ederdik. Komşunun kirazlarını gece, elmalarını ise kuş lastikle midemize indirirdik. Bahçedeki bin bir emekle büyüttükleri gülleri ise okula giderken sevgilerimize vermek için koparır, onlar mutfak camından bizi görür ama başlarını eğerlerdi. İçlerinden kızsalar da bizlere belli etmezlerdi.
Evde bulunan plakları arkadaşlarımızla gittiğimiz pikniklere götürür, çalamadan getirirdik, dağda elektriği hiç plana katmazdık. Yolda peşimize takılan komşunun köpeği ile çarşıda bir tur atar ve yerine bırakırdık. Şimdi 5 aylık ezer adlı köpeğimi çaldırmamak için kulübe üstüne kulübe yapıyorum.
Kapıların dışında evin anahtarı takılı olur, gelen kapıdan seslenir ve içeri buyur edilirdi, hırsız yahut başka biri akla gelmezdi. Şimdi ise evlerimizi alarm tesisatıyla döşüyor, her bir kişi girdiğinde alarm kapatıp açıyoruz.
Sabahları annemizin elini öper arkadaşlarımızla buluşup okul yolu tutulurdu, akşamda hura yarış kim önce eve gidecek diye. Yolda gördüğümüz büyükler bize güler, kimisi haçlık verirdi. Şimdi ise sabah kızımı okula bırakıyorum ve benim gibi yüzlerce veli ile karşılaşıyorum, okuldan alma zamanı ise öğrenciden çok veli oluyor.
O gözler var ya, baktığınızda anlardınız eskiden, şimdi ise bakıyorum herkes boş boş bakıyor, ideal yok, fikir yok, yarını umutlamak yok. Sizlere soruyorum, en son ne zaman baktınız çevrenizdeki gözlere ne kadar düşüncesiz baktıklarına, uyuyor o gözler, uyandıklarında tüm gerçekleri görecek olsalar da, hayal dünyasında ve uykuda olmanın mutluluğunu yaşıyorlar.
Ve bizler sadece seyrediyoruz, bir rüzgâr çıksın, öyle bir essin ki, bizleri o eski güzel günlere götürsün diye diliyoruz. Evet, sadece diliyoruz yaşamı güzelleştirmek için parmak bile oynatmadan, rüzgârdan medet umuyoruz.
#