Haccın Mesaj Boyutu
Hac, insanın kendi evinden çıkıp Allah’ın evine gitmesi ve O’na doğru yürümesidir. Bu da insanın, Allah’ın kendisinden istediği ve beklediği hayat tarzını yaşamaya kararlı ve hazır olduğu anlamına gelir.
Hac, insana berrak ufuklar açan ve onu Rabbine götüren bir hicret yoludur. Kötü güçlerin denetlediği lanetli anlayışa ve yaşayışa karşı ayaklanmadır. Bozuk düzenin ve şer güçlerin etkisiyle karakteri bozulan insan bu yozlaşmış durumdan hac ibadetiyle sıyrılıp nitelikli insan ve firesiz Müslüman haline gelir.
Hac, bir bakıma insanın kirli ortamlardan pak topraklara gitmesi, Mescid-i Haram’ın cana can katan seması altında Allah bilincine erip kendini bulmasıdır. Bunun için insan Allah’ın davetini kabul edip O’nun evini ziyaret etmelidir.
Hac, Allah’a dönüşü temsil eder. O’na dönmek de bilgiye, gerçeğe, güzelliğe ve mükemmelliğe doğru kararlı bir hareketi simgeler. Bu yüzden hac tek elbise giyen herkesi Allah’ın pak kulu ve yakını olmakla şereflendirir.
Mikat’tan önce niyet, benlikten Allah’a, kendi evinden O’nun evine, kölelikten özgürlüğe, geçici hayattan ebedi hayata, gayesizlikten sorumluluğa geçmeyi ifade eder. Mikat’ta insan elbisesini değiştirip düz beyaz kumaştan yapılan ve kefeni andıran ihram giysilerini giyince insanlar arasındaki ayrılık aynılığa dönüşür. Bütün bencillik eğilimleri Mikat’ta gömülür. Herkes bencilliğini ve egosunu eritince yeni bir iman insanı oluşur. Ben, biz; grup, ümmet olur. Böylece damla deryaya katılır. Mikat’ta beyaz ihram elbisesine bürünmüş olarak namaz kılan insan hem yeni bir doğuşu hem de öldükten sonra dirilişi birlikte yaşar.
İhram yasakları, önce geçici olarak benliğimizi unutmak, dünyevî kokuları değil manevi duyguları ve sevgiyi koklamak, kardeşlik havasını teneffüs etmek, saldırı eğilimlerini kontrol altına alıp barışçı ve merhametli olmak, “lebbeyk lebbeyk” diyerek Allah’a koşmak gerektiği mesajını verir. Mekke’ye gelip haremi şerife yaklaşıldığında lebbeyk sesleri birdenbire kesilir. Bu Kâbe’ye varıldığını gösterir. Artık burada Allah’ın evi vardır ve orada herkes sessizdir. Çünkü Allah’ın evine itaat ve vakarla yaklaşılır, zirveye erilerek de çıkılır.
Müslümanların namazda yöneldikleri, imanın, sevginin ve hayatın merkezi olan Kâbe varılan son nokta değil, yol ve yön gösteren bir kılavuzdur. Zira hac, gerçekte Kâbe’ye doğru değil Allah’a doğru bir hareket ve yöneliştir. Bu yüzden Kâbe son değil başlangıçtır.
Kâbe’ye “Beyt-i Atik” denir. Atik, hür oluşu ifade eder. Bencilliğini aşıp iman özgürlüğüne erememiş insanın bu eve girmesine izin verilmez. Ayrıca Kâbe kimseye ait değildir, hükümdar ve zalimlerin sultasından azadedir. Artık Kâbe haccedenin evi, halkı da haccedenin kardeşleridir.
Tavaf, tevhid inancı üzerine kurulmuş düzenin bir örneğidir. Bir kişinin adeta bütün bir insan topluluğuna dönüşmesi, “ben”lerin “biz” oluşudur. Tavaf, insanlarla nasıl bir arada bulunulacağını ve Allah’a hangi noktalardan yaklaşılacağını gösterir. Herkes Kâbe’nin çevresinde insan seli gibi dönerken Kâbe yerinden kımıldamaz. Son hedef, istenen insan ve Allah’a layık kul olmaktır. Eğer insan böyle bir mertebeye ererek ölürse Allah’ın rızasını kazanmış olacaktır.
Tavaf eden kimse, sevgi selinde bir süre yüzdükten sonra yeni bir hayata kavuşur ve Hz. İbrahim gibi olur. Temiz ve beyaz elbiseleriyle Allah’ın evinde ve makamı İbrahim’de iki rekat namaz kılar. Makam-ı İbrahim, aynı zamanda en yüksek noktayı ifade eder. Öyleyse orada namaz kılan mümin Hz. İbrahim gibi yaşamaya ve çağında tevhid inancının mimarı olmaya çalışmalıdır.
Say, bir arayış ve amacı olan harekettir. Onda gerçek bir tevhid gösterisi vardır. Say yapılırken Hacer’in rolü oynanır. Hacer, şirk düzeninde bir köle (cariye), tevhid düzeninde ide bir anne. O sabır ve güvenin, Allah’a teslimiyet ve itaatin örneği. Ama bu teslimiyetin anlamı boş durmamaktı. O, su ararken yapayalnız ve yorgundu, ancak koşarken umutlu ve kararlıydı.
Say, bu dünyadaki maddi hayat için çalışmayı, ihtiyaçları karşılamak için tabiatın bünyesinde araştırma yapmayı, çaba sarf ederek taştan su çıkarma girişimini; zemzem de kulun gayretiyle Allah’ın merhameti sonucu taşan ve akan hayat kaynağını ifade eder. Zemzem’deki ders, iman ve ümitle suyu bulmak, inanarak ve güvenerek çalışmaktır.
Hac, hedefi olan bir ibadettir. Bu yüzden Allah’a doğru yürürken geçilmesi gereken üç önemli yer vardır. Bunlar Arafat, Meşari Haram ve Mina’dır.
Arafat, ilim ve hikmet (bilgi ve bilgelik) demektir. Mekke’den Arafat’a gitmek “biz Allah’a aitiz” anlamına gelmekte, Arafat’tan Kâbe’ye dönüş de “yine Allah’a dönücüleriz” mesajını vermektedir.
Arafat, insanın yeryüzündeki hayatının başlangıcını temsil eder. Hz. Adem ile Havva burada karşılaşıp kendi benliklerini ve birbirlerini burada tanıdıkları için buraya Arafat denilmiştir. Arafat, insanın düştüğü yerin farkına varıp kendine gelmesinin ve tevbe etmesinin yaşanan bir örneğidir. Ayrıca o, hatadan dönüş ve Allah’a yöneliş kararıdır.
Arafat’ta vakfe, arefe günü güneşin tam tepede olduğu öğle saatinde başlar. Bu vakit güneş ışığında bilinç, görüş, bilgi ve sevgi kazanılsın diye seçilmiştir. Nitekim güneşin batışıyla birlikte insanlar güneş yönünde batıya, yani bilinç ülkesi Meşari Haram’a yönelirler. Böylece bilgiden sonra bilinç safhası gelir. Şu halde Arafat bilgiyi, Meşar bilinci, Mina da sevgiyi ifade eder.
Meşar, tevhid ordusunun kamp yeri, Mina da savaş cephesidir. Bu yüzden Mina’da kimse dinlenemez. Orada bulunan savaşır. Böylece Meşar’ın abidleri Mina’nın askerleri haline gelir. Burada askerlere putları kırma emri verilir, bu emri alan tevhid askerleri iblisin ülkesini fethederler. Atış bitip (şeytan taşlanıp) son put düştüğü zaman savaş bitmiştir. Artık kurban kesildikten sonra zafer kutlanabilir.
Sonuç olarak haccı yaşamak ne kadar önemli ve öğretici ise anlatmak da o kadar zordur. Ancak bizim amacımız hacla ilgili bazı temel bilgilerle birlikte yaşadığımız duyguları da imkan nisbetinde sizlere aktarmak ve bu duyguları sizlerle paylaşmaktır. Kâbe, o mütevazı ev yüceliğini her konuğunun gönlüne aktarıyor. Etrafında pervane olan müminlerin çırpınışına, aşırılıklarına, farklılıklarına gülümseyerek, affederek, anlayışla ve sevgiyle bakıyor. Ne var ki Kâbe ile kurulan kalbî bağlılık bakî kalsa da ondan fiilen ayrılmak insanın yüreğini yakıyor ve gözlerini yaşartıyor. Ama önemli olan onun gösterdiği yönden yani Allah’a kulluk yolundan ayrılmamaktır. Son dileğimiz, Allah’a layık kul olmada ve O’nun rızasını kazanmada bizleri muvaffak kılmasıdır.
#