Kur’an’dan Nasiplenmek
Kur’an, hakikatleri açıklayan; bütün insanlara rehberlik etmek için kendisine özgü dünyasından kopup gelmiş olan kutlu bir kitap ve canlı bir hitaptır. Bu yüzden Kur’an karşıtları ne yaparlarsa yapsınlar, onun mesajını etkisiz kılma ve boşa çıkarma emellerine ulaşamayacaklardır. Zira Kur’an üzerinde çalışıp onu dikkatle inceleyen her insan, onun vahiy mahsulü daimi bir mucize olduğunu hemen fark eder. İşte değinilen gerçeği ispatlayan güncel bir örnek: Tayland’lı tıp profesörü Tajaket Tajason’a, bir tıp konferansında Kur’an-ı Kerim’deki ilmi hakikatlerden bahsedilir. O, önce bunları ciddiye almaz ve kayda değer bulmaz. “ Buna benzer bilgiler bizim Buda dininin kutsal kitaplarında da var” der. Ancak bunun ispatının istenmesi üzerine yaptığı araştırmalarda iddia ettiği bilgilerin hiç birine rastlayamaz ve sözlerinden pişmanlık duyar.
Daha önce “azap”la ilgili bir çalışma yapan bu zat, “azabın uzun süre devam edebilmesi için deriler ateşte yanıp hissiyat yok olduğunda, onlara aynı kabiliyeti yeniden kazandırmak gerekir” sonucuna varmıştı. Çünkü azap deriler üzerinde gerçekleştiği için, deriler yana yana içindeki sinirler tahriş olur ve devre dışı kalır ki bu, artık azabın hissedilmemesi demektir. Zira beyin, idare ettiği hissetme işini deri vasıtasıyla gerçekleştirir. Deri, sinirlerin vazifesini icra ettiği bir alandır. Dolayısıyla deriler yanarak kömürleştiğinde sinirlerin vazife yapması mümkün değildir. Bu durumda azabı sürekli tutmak için ancak yeni bir deri yaratıp vücuda giydirilmesi gerekir.
Bu ilmi neticeye varan Tajason’a, Kur’an’daki şu ayet gösterilir. “Şüphesiz ayetlerimizi inkâr edenleri, gün gelecek ateşe atacağız. Onların derileri ateşte kavrulup acı duymaz hale geldikçe de azabın dayanılmaz acısını sürekli duymaları için derilerini yenileriyle değiştirip tazeleyeceğiz. Doğrusu Allah, üstün kudret sahibidir, her buyruğu ve fiili de hikmetli ve isabetlidir.” (Nisa4/56) Bu ayet, Tajason’a şok tesiri yapar ve o, Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu itiraf eder. Nihayet kendisi, Riyad’ da yapılan 8. Tıp kongresinde şahadet kelimesini söyler ve sevinçle “ Ben de Müslüman oldum” diye haykırır. (bk. Ömer Çelik, Kur’an’dan Teknolojik Yansımalar, s. 167- 168)
Evet, hakikat bilgisine ulaşıp ondan nasiplenenler, “ Allah’ın Hz. Muhammed’e indirdiği Kur’an’ın, gerçeğin ta kendisi olduğunu” (krş.Sebe34/6) işte böyle görürler! Bu da insanı gerçeğe ve saygın bir erdeme ulaştıran tek yolun, ona vahiy ve akıl yoluyla sunulan “hakikat bilgisi” olduğu anlamına gelir. Bu durumda Kur’an dışında din aramanın, büyük bir talihsizlik, hakikat bilgisinden uzak kalmanın da tam bir nasipsizlik olduğu söylenebilir.
#