Taraklının geleceği (3)
Birini cehenneme götürmüşler; bakmış derin kuyular, başlarında birer zebani ellerinde tokmaklar kuyulardan çıkmak isteyenlerin başına bir tokmak vuruyorlar adam düşüyor çukura. Yalnız bir kuyunun başında tokmaklı zebani yok, ama kuyudan çıkan da yok. Demiş orada neden tokmaklı bekçi yok? Cevap vermiş zebani: O kuyuda Türkler var !kuyudan çıkmak isteyenin ayağından aşağı çekerler bize gerek yok!.. Hani bir gerçeği anlatabilmenin hikayesi bu. Belli ki bu günün Türklerinden götürmüşler cehenneme… (Âhi)lik kültürüyle mayalanmış siftah eden esnafın, gelen ikinci müşteriyi, o da siftah etsin diye komşusuna gönderen (saf)! Türklerden değil…
Taraklıda geçmişte, komşuda var ise bende de olsun şeklindeki üretim ve çalışma gayreti, zamanla uğradığı menfi mutasyonun, tersine okuttuğu, bende yoksa komşuda da olmasın! ezberine dönüştü. Ve birbirimizin bacağından çeker olduk. Oysa birbirimizin omuzuna basarak yükselmemiz gerekiyordu. Ve kaybeden Taraklı ve Taraklılı oldu neticede…
Hep menfilikler sıralandı, hiç mi iyi bir vasfımız yok(?) düşüncesine kapılanlar da olabilir okuyuculardan. Taraklı insanının özgün sıfatları olmasaydı bir döneme hükmedemezdi… Biz acizane kayıplarımızı tespit edip tekrar kazanmanın çarelerini aramağa çalışıyoruz. Ve bu konuda her düşünce sahibinin önerilerine ihtiyaç olduğunu söylüyoruz. Kayıplarımız bilinmeden, anlaşılmadan “kazanmanın” gerekliliği düşünülemez ki!..
Taraklının ilerlemesi belki en az kırk elli yıl geriye gitmekle mümkün olabilecektir... Bu o dönemin kopyalanması değil, belki düşünce,şuur ve aksiyon olarak kazanılmasının gerekliliğidir. Yoksa o gün “mutaf vardı bu gün de mi yapalım" değil. Önemli olan bireysel düşüncelerin, toplumsal anlayışların pozitif yönde değişmesi, aslında değişimin gerekliliğinin anlatılabilmesidir. İçinde bulunduğumuz koma halinin bitkisel hayata dönüşmeden acil tedavisinin kaçınılmazlığıdır. Yoksa Necip Fazıl’ın: "Toplum öldürülmüş ruh,toplum öldüren güruh" mısraında ifade ettiği fasit daireden çıkamayız.
Yukarıda söylenen, olmazsa olmaz! seviyesinde önemli olan birey ve toplumsal düşünce değişiminin oluşturulması gayretinin yanında üretim ve ticaret olarak neler yapılabilir? Eğer doğru yerde, doğru zamanda ve doğru yatırım yapılmamışsa bu faaliyetin sonu hüsran ve kayıptır.
Taraklı sanayi bölgesi değil. Taraklının ekonomik kaderi tarım, hayvancılık ve son yıllarda yükselişe geçen kültür turizmine bağlıdır. Geçmişte yapılan ve devletin de bilinçsizce yönlendirdiği meyvecilik tarımı büyük kayıplara neden olmuş bin bir emek ve masrafla tesis edilen meyve bahçeleri kesilmek zorunda kalınmıştır. Vadi “radyasyon don” hadisesine açıktır. Oysa yöreye uygun tarla bitkileri üretimi her zaman verimli olabilmektedir. Örneğin Taraklı enginar üretimiyle adını duyurmuştur. Bunun yanında lahana, turp, soğan, sarımsak, domates gibi benzer sebzelerin yetiştirilmesine yöre iklim ve toprağı çok müsaittir. Organik tarım için de en uygun bölgelerden olmasına rağmen, organik ürün pazarı yeni gelişmekte olduğundan pazar ve fiyat sorunu nedeniyle şu an için üretimin verimli olmadığını araştırmalarımda gördüm. Lakin yakın geleceğin önemli gelir kapısı olacağına inanıyorum. Tarla tarımında hemen para kazanma düşüncesi, bir yıl bir mahsul piyasasının bozuk olmasıyla üretimden vaz geçmeye yönlendirmektedir insanımızı.Ne yazık ki geçmişten beri istikrarlı bir tarım politikası olmayan ülkemizde,ancak devamlılık kazanç sağlamaktadır.
Bağcılık Taraklı ve civarının üretimine çok uygun. Yıllardan beri amatörce yaptığım üretim her zaman netice verdi.
Hayvancılık yörenin vazgeçilemez uğraşı; büyükbaş ve küçükbaş et ve süt üretimi. Bütün saydıklarım yıllardan beri amatörce yaptığım uğraşlar; ne olur ne olmazın denemeleri, araştırmaları kendi çapımda. Fakat toplumun bu konuda bilinçlenmesi, üretimlerin sektör haline getirilebilmesi, mülki ve mahalli yönetimlerin birlikteliği desteği ve yönlendirmesi ile olacaktır. Ama öncesinde halkın istemesi sağlanmalıdır.
Kaybolan pazar ekonomimizin kazanılması ve canlandırılması için yöremize mutlaka bir “hayvan pazarı” kurulmalıdır. Bu üretim ve ticareti canlandıracaktır.
Taraklıya “ meslek lisesi” açılabilmesi için her türlü kapılar zorlanmalı, işsizliğin bir boyutu tembellik ise diğer boyutu mesleksizliktir. Halkımız bunu geleceği ve evlatları için olmazsa olmaz derecesinde istemelidir. Masa başlarında işsizlik yakınmaları iş imkanı yaratmaya caktır çünkü…
Yükselen yıldızımız, Taraklının kültür turizmine açılabilecek hale yönelmesi. Son yıllarda sahillerden doğa ve kültür bölgelerine yöneliş, turizmin nimeti olarak geleceğimizi umutlandırmaktadır. Fakat halkımızın bunun önemini anlayabilmesi ve getirisini görebilmesi adına, bu noktada gelişimini tamamlamış bölgelere özellikle kadınlarımıza belediye organizasyonlarıyla geziler düzenlenmeli ve inandırılmalıdır. Yöresel ürünleri kadınlarımız üretmektedir genelde.
Bütün önerileri tek tük yapanlar var.Ama bu beldemizin genel ekonomisini çok etkileyecek seviyede değil. Oysa sektör haline gelebilmiş faaliyetler geleceğin maddi garantisi olacaktır.
Birbirimizle didişmeyi bırakıp düşüncemizi faydalı işe, gücümüzü çalışmaya yönlendirdiğimizde “zenginin malı, züğürdün çenesini yormayacak” ! herkes kendi işinin derdinde olup nimetiyle doymayı ve doyurmağı düşünecektir sanırım…
Esenlik dileklerimle.
#