Obskürantizm
Ağa ölmüş han kalmış,
Yiğit ölmüş Şan kalmış,
Sen ölürsen nen kalır?
Yaşadığımız dünya denilen bu gezegende geçmişten günümüze kadar gelen izler görürüz. Bunlar ayak izleri değil tabii ki. Gönüllerin düşüncelere yansımasıyla ellerde maharete dönüşerek insanlığa faydalı birer eser olarak ortaya konmuş ve asırlardır yok olmadan günümüze kadar gelmiş, günümüzden de öteye uzanarak daha nice nesillerle buluşacak, onlar içinde birer ilham kaynağı olacaktır. Ortaya konulan eserler gelecek nesiller için örnek teşkil ediyor ise işte gök kubbenin altında kalan en hoş sedadan başka bir şey değildir. Derler ya İnsan ölür eseri, hayvan ölür semeri kalırmış. Ne mutlu ki gelecek nesilleri düşünerek insanlığa faydalı olan eserleri ortaya koyup bu güne kadar ulaştıranlara. Faydalı eserlerin tümünde insan onuru, emeği, haysiyeti ve mahareti mevcuttur. Gelecek nesillerin faydalandığı her eser de kutsaldır. Ne mutlu ki, gelecek nesilleri düşünerek, gelecek kuşakların faydalanmasını isteyip ömrünü bu yolda tüketen ilim ve irfan yolcularına.
Yaşadığımız bu gezegende asırlar boyu iki görüş arasında mücadele devam ede gelmiş. Bu mücadele aydınlığı yaymak isteyenlerle karanlıklardan yararlananlar arasında süre gelmiştir. Yani cüzdan ile vicdan arasındaki kavgadır bu aslında. Kötülükleri süsleyerek karşımıza çıkanlarla vicdanlarının sesini duyurmak için karşımıza çıkanlar arasındaki fark basiret gözü açık olanlar için bir engel teşkil etmez. Ancak sağlamla çürüğü ayıramayanlar için yanlış yönlendirmeler yapılabilir. Yeryüzünde insanlığın mutluluğu için çaba sarf edenler olduğu gibi, zaman zaman insanlığın sırtına binip gezenlerde olmuş. İyiliklerle kötülükler günümüze kadar hep savaşmış. Güzellikleri yaymak isteyenlerle, kötülüklerin sırtından geçinenler arasında kavgalar hiç bitmemiş. Güzellikleri yaymak uğrunda mücadele edenlerin yaşamları çilelerle doludur. Kötülükleri şık göstererek yaymaya çalışanların yolculuğu da hilelerle süslüdür. Kendi çıkarları doğrultusunda dünyayı yönetmeye çalışanlarla, insanlığın haklarını savunanlar arasında akıl almaz savaşlar olmuş. Aydınlığı sevmeyenler her zaman olduğu gibi, karanlık işlerden menfaat sağlayanalar da olmuştur. Çünkü karanlıktan yarar sağlayanlar aydınlığı sevemezler. İnsanlığın gafleti de bunların ömrünü uzatır.
Birçok düşünür düşüncelerinden doğan güzellikleri insanlıkla paylaşmak istedikleri için ömürlerini zindanlarda geçirmiş ya da ülkelerinden kovulmuştur. Galile-yi mahkûm edenler, Aristo-yu yurt dışına sürenler, Sokrat-ı zehirleyenler, İmam-ı Gazzali, İmam-ı Azam ve birçok büyük insana çile çektirenler aydınlık düşmanı değil de nedir. Kötülerin hiçbiri insanlık için bir değer ortaya koyamadıkları gibi, iyiliklere de engel olmuşlardır. Düşünen insanlar güzellikleri insanlığa yaymak istemeselerdi, şu anki dünyamız ve insanlık nasıl bir durum yaşardı bilemiyorum. Dünyanın imtihanı bu olsa gerek. Gönlünü insanlığa adayanlarla, insanlığın sırtından geçinen kene gibi yapışıp hayat sürdüklerini zanneden leşler dünya var oldukça var olacaktır. Veren elle, çalan el arasında kavgalar dünyanın sonuna kadar da devam edecektir. Ne olursa olsun sonunda sağduyu hâkim olacaktır.
Sonuç olarak diyebilirim ki, bu gezegende doğup büyüyüp hakla batılı, yanlışla doğruyu birbirinden ayırabilecek gönül insanları el birliği ile aydınlığı yaymaya devam edeceklerdir. Haksız kazançlarla beslenenlerle hak ettiğinin dışında yaşam tarzını kendileri için meşru görmeyenler arasındaki, mücadele dünyanın sonuna kadar sürecektir. Yaşayan tüm insanların mutluluk içinde yaşamalarını isteyen insanlar yeryüzünün sigortasıdır. Onlar kazançlarını helal yolla kazanırken, kazançlarının bir kısmını da insanlık için cömertçe sarf ederler. İsraftan, gösterişten, dalkavukluktan, vurdumduymazlıktan uzaktır onlar. Allah onlardan razı olsun. Aç gözlü insanlardan bizleri ve ülkemizi muhafaza etsin. Aslında dünya hepimize yetecek kadar geniş ve hepimizi doyurabilecek kadar da cömert. O halde, bizi tedirgin eden şey ne?
Kalın sağlıcakla…
#