Devriye…
Kordon'u, gerdanı
martısı bile yok...
I.
Orayı bilmiyorum,
Şehrini...
Burada gümüş kaldırımlar,
ışık hüzmesi tepeler,
birde, rahmet akşamlarında
pırıl pırıl pırıldayan
sokak lambaları var
Deniz yok.
Küçük su birikintilerinde
Yakamoz avlıyorum
Bazı geceler.
Bazı geceler,
Semanın çobanıyla oynaşıyoruz
Adı Venüs' müş.
Bakışları aynı sen...
II.
Okul bahçesindeki ağaç
Kalp siluetini kaybetti.
Sanırım, kıştan.
Yaz' ı diliyorum.
Yazıyorum sonra
Cam' dan...
Candan...
Ahh! /yaz/, bir gelsen...
III.
O şehri bilmiyorum...
Hep yaz diyorlar,
Hep bahar gerdanı...
Bir de, var mıyor dilim
Ama, diyorlar ki;
Maşuk eder adamı...
Korkuyorum...
IV.
Ada' nın kalbi yok.
Kordon' u, gerdanı
martısı bile yok
İzmir' i düşünüyorum da,
artısı da...
Ama, abartısı da yok.
Sade.
Taş, taş olduğu için taş
Kaldırımlar yağmur varsa yaş...
V.
Birkaç güne,
Belki haftaya
Doğacağım anılardan.
Bana geldiğin gün!
Şiir gibi
Şehir gibi
Hep birazını bildiğim
Her takıldığımda
Bizden bir şeyler damıttığım...
Anne şarkıları gibi işte,
Belki o yüzden anonim!
VI.
Bu yıl pazara geliyor
Ne zaman pazara gelse
o gün,
ışıklar nazara geliyor...
Mart oysa,
herkesin bildiği...
Bulutlar nasıl bu kadar kararıyor...
VII.
Orayı bilmiyorum ya işte,
şehrini...
Korkuyorum.
Anlamıyorum birde,
Koskoca gün diyorlar...
Her devriyede
vakit daralıyor...
VIII.
Ada' nın kalbi yok.
Kordon' u, gerdanı
martısı bile yok.
Korkuyorum...
Neden?
Neden, bilmediğim bir şehri
bu kadar özlüyorum...