Rengârenk Hercai
Gökte karabulut, yerde ben, yürekte sen, yalnız kalan yine ben, gürüldüyor çakıyor şimşeklerini, ondan önce davranan yine ben, akıyor kristaller yanaklardan süzülüyor, tam kalbimin üzerinde duruyor, içeri sızmak istiyor her şeyi gören gözden dökülüp tekrar bedene girmek istiyor.
Gir, acıt, yak ve sonunda karanlık ile aydınlık arasında karar ver. Bu bedeni hangi yöne sürükleyeceğine, savuracağına, rüzgârın kara dağlardan mı denizden mi eseceğine, bu bedeni yön duygusundan uzak hangi azgın dalgaların kucağına atacağına sen karar ver.
Sız içeri, demir kapıları sevginle kır, uzat ellerini, yokla orada seni bekleyen, senin yolunu gözleyen aşk kelimelerini bul ve bulmacayı çöz. Harfleri sıraya koyduğunda yol göstericini, koruyucunu takip et, senin için yemin eden, ömrünü sağlığına adayan, beyaz güvercinin süzülüşüne benzettiğin, kırlangıcın kanatlarındaki parıltıya şahit olduğun, dökülen her kelimeyi bülbülden ödünç aldığını zannettiğin, menekşelerin kokularına gelen rengârenk kuşlara artık gönlünü aç.
Sakın unutma; budanan her çiçek, kökünden ayırdığın her gül dalı, yeni güzelliklere merhaba demenin başlangıcıdır. Yaşam gibi budandıkça daha gür seslenirsin sevdiğine. Ve yepyeni dallarda, rengârenk hercailerine, olanaksız kıldığın diğer kuşlarda gelir.
Güneşi yüreğine siper ettikçe, geceleri yolunu aydınlatan Ay’ın kaynağını unutmadıkça, yarına merhaba demenin mutluluğunu görmek istedikçe, yüreğindeki hercaileri karanlık iplerle bağlamadıkça, aydınlık hep senin başucunda sabahlayan, seni koruyan savaşçın olacaktır.
Yüzünüz her daim güneş gibi parlaması, rengârenk hercailere umut olması dileğiyle.
www.erdoganisir.com