Taraklı'nın Değerleri!
“Maalesef Taraklı yetiştirdiği değerlere sahip çıkmıyor” Bu söz yakın zamanda Taraklıda bir bilgilendirme toplantısına, konuşmacı olarak katılan değerli dostum Prof.Ali Seyyar’ın Taraklı halkından şikayet sözlerinden bir cümle.Haklı(mı) ! şikayetinde sayın Seyyar.O,yetişmiş kişilere sahip çıkılmama açısından şikayetçi oluyor sadece.Acaba yetişmiş kişiler Taraklıya ne kadar sahip çıkıyor diye sorsak mı ? Ben bu sözün kapsamını daha genişleterek sorayım ; altını çizerek soruyorum bu soruyu ! ”Taraklı sahip olduğu hangi değerlere sahip çıkıyor ?” Sahip olunan değerler sadece kişiler mi ? Doğası,havası,mekânı,kültürü daha mı az değerli yetiştirdiği bazı kişilerden ? Eğer kişiler kendi değerlerinin bilinemediğinden şikayetçi ise;bu fotoğrafta kendini ortaya yerleştirmiş,bilinmesi için etrafına bakan bir tablo ortaya konulmuş olur…Bu görüntü kişinin kendi “bilinmekliğinin” ötesinde toplumsal hiçbir sorunu çözmez.Önce sorgulanması lazım gelen bu toplumun değer ölçüleri ne; bu toplum nelere değer veriyor ve “ bu toplumun içinden yetişmiş kişiler nelere değer veriyor ?!”
Şimdi soralım:Taraklı nelere değer verir,ilgi alanları nelerdir veya Taraklıyı heyecanlandıran şeyler nelerdir ?Ayrı yollardan gelse de sorular,sorunlar olarak aynı kapıya çıkmaktadır.Anahtarı kaybolmuş ,sürgülü kapıya…Umutsuzluk mu ?Hayır, bu kapılar mutlaka açılacak mahir çilingirler eliyle; ama bu kapıların açılmasını isteyen halk olduğu sürece…
Taraklının pek değer vermediği şeyleri söylersek, nelere ne kadar değer verdiği de ortaya çıkar. Taraklıda sohbetlerin içinde bilgi, ilim,irfan,erdem değerleri gibi kavramlar pek yer bulamamıştır. Taraklı,çalışan,üreten insanlara değer vermez. ”ölmeycenmi ?” ve ”dünyaya omuz verdi !” gibi soru ve hükümlerle eleştirir.Eğer bu kişi çalışarak,toplum standardını aşan bir varlık elde etmişse,bunların çalışmakla olmayacağını mutlaka başka bir kaynağının olduğu varsayımıyla ! bu kaynakların neler olabileceğinin detaylarını bulmaya harcar zamanını…Eğer ekonomik ve nüfuz gücünü topluma hükmetme olarak kullanmayı düşünen kişinin varlık gücü ,bu topluma hükmeder konuma gelmişse ,varlık sebebinin meşru veya gayr-ı meşruluğuna bakılmaksızın “kişinin değeri kabul edilmiştir !” toplum nazarında… Şerrinden, vereceği zararlardan korkulanlar daha bir değer bulur .Bir de doğruları dillendirenler değil,küçücük de olsa menfaatlendirenler ve nabza göre şerbet verenler de bir başka değerlidir çoğunun yanında !...
Geçim derdinin önüne geçmiştir “dedikodu uğraşı”; adeta ilgi alanı ve üretim sahasıdır Taraklının. Tahmini dedikodular işlenerek gerçeğe dönüştürülür; sonra tahmin sahibinin de inandığı bu gerçek !araştırma zekasının tescilidir bir bakıma…Tembelliğine “kanaat” , zaruret ve sıkıntılarına “tevekkül ve sabır” kılıfı geçirerek çarpıttığı manevi değerleri, atalet çukuru içine gömerek,”sakin ve rindâne” hayatına ! devam eder…Ne zamana kadar ?Ta ki seçim ve siyaset heyecanı,dalgın ve derin uykusundan uyandırana kadar.Taraf olarak, futbol taraftarı heyecanını yaşamaktır en heyecan duyduğu olay.
Toplumsal hiçbir kaygısı yoktur Taraklının,toplum şuuru bireysel menfaatin altında kaybolmuş; toplumsal bir endişe ile samimi olarak ortaya çıkan (akl-ı evvel) kişilerin ateşi de fitne kaynağından sıkılan dedi-kodu suyuyla söndürülmüştür genelde…
Bu sosyal kültür içinden çıkan akademik,siyasi, ekonomik kariyer ve mevki sahibi kişilerimiz de genelde bireysel kalmış bulundukları yerlerde. Kendi düzenini kurma ve koruma dışında ele alınır bir faaliyet gösteren var mı Taraklı için söz etmenin dışında? Onlarca muhtaç öğrenci var Taraklı dışında kim sahipleniyor ?Neredeyse Taraklı kadar Taraklılı var dışarıda .Zaman zaman hemşerilik duygusu içinde bir araya geldiklerinde sıla türküsü çağırmaktan öteye gidilmiş midir hiç?
“Lafla peynir gemisi yürümez” klasiğini hepimiz biliyoruz ,ama bedava peynirin de ancak fare kapanında olacağını öğrenemedik.Ürettiğimiz laflarla sanki bir şey yapmış aldanmışlığının içindeyiz.Oysa ”İştir kişinin ayinesi lafa bakılmaz” diyen Ziya Paşa’ya inat aklımızın rütbesini eserlerlerimizle gösteremedik bir türlü…
Biliyorum çokları kızacaklar söylediklerime.Kimileri ağır itham diyecek.Birileri çok bilmiş ukala diyecek yine sadece laf üretilecek...Nefislerimizi acıtsa da arızaları eksiklerimizi doğru tespit ve kabul edemezsek ,akis kesmiş arabanın gazına basmak gibi,kuru gürültü ve homurtudan başka bir şey olmaz ,yol alınmaz…
Her şey,bu toplumun düşündürülebilmesinde,değerlerinin kazandırılabilmesi veya oluşturulabilmesinde ve istemeyi öğrenebilmesinde düğümleniyor.Bu kördüğüm çözülmeden yapılanlar, neticesiz eleştiri ve tavsiyeden öteye geçmeyecektir.