Biz gelişmeyecek ve değişmeyecek miyiz?
Değerli dostlar… Bu günkü köşe yazımı gelişme ve değişme üzerine yazmayı düşündüm.
Bundan yaklaşık 40 yıl önce yani 1970 li yıllarda ben ilköğretim çağındayken öğretmenlerimizin bize söylediği bir söz vardı. Türkiye Cumhuriyetinin az gelişmiş ülkelerin arasında yer aldığını, ve gelişmeyi hızla sürdürdüğünü, çağı yakalamak için de her şeyin yapıldığı söyleniyordu. Ülkemiz gelişecek, değişecek ve muasır medeniyet seviyesine ulaşacaktı. Ancak bu gün 2000 li yıllara geldik; hala gelişmekte olan ülkeler arasından kurtulamadık. Üç nesli böyle kaybettik. Ben yaşayamadım, çocuğum yaşasın, ben rahat görmedim çocuğum görsün diyerek annelerin, babaların bütün yaşamlarını çocuklarına verdiği bir ülkede bizler artık canlı kalmayı yaşamakla eş değer görmeye başladık. Aslında bu iki kelime aynı şeyi ifade etmiyor. Sabır ve şükürle hep aldatıldık. Bırakın başka ülkeleri gezip görebilmeyi, kendi ülkemizin bile onda birini gezemedik. Harcamadık, gezmedik, doyasıya bir lokantaya gidip istediğimizi yiyemedik. Hep yarınlarımız daha güzel olsun, çocuklarımız rahat etsin diye düşündük. Ancak karşımıza çıkan fatura bayağı kabarıktı. Çocuğum doğarken 5 milyar borçla doğduğunu öğrendiğimde şaşkına döndüm. Bu borç kimin borcuydu, bir karışıklık vardı bu hesapta. Bu borcu ben yapmamıştım, dedem yapmamıştı. Babam zaten hiç harcamamıştı. Ben de onlar gibiyim. Fakat benim doğan çocuğuma çıkarılan bu kabarık fatura neyin nesiydi, kimlerin hesabıydı. Hazineden sorumlu devlet bakanı Ali BABACAN yapmış olduğu bir açıklamasında 2007 nin zor bir yıl olacağını ve bu yılda 166 milyar dolar borç ödeneceğini ve yine tekrar 122 milyar dolar borç alınacağını belirtiyordu. Demek ki ödeyeceğimiz borç 44 milyar dolar. Geri kalanı da borçla kapatacağız. Eğer bir defalık 166 milyar dolar kendi ülkemize kendi insanımıza harcansaydı, ülkemizde ne açlık ne de yoksulluk kalırdı. Hayatımız borç ödeyerek geçti. Hiç bitmeyen bu borçlar, acaba daha kaç nesil-e ödettirilecek? Bu gün TV kanallarının % 90 ı oyunda oynaşta. Sanki hiçbir şey yokmuş gibi programlar yapılıyor, attıkları kahkahalar feryatların sesini duyurmuyor. Ne oldu bu asil Milletin evlatlarına, bu gaflet ve delalet uykusundan acaba ne zaman uyanacağız.
Evet değerli dostlarım. Umut ve emek sömürüsünün küreselleştiği bir dünyada adalet küreselleşmiyor. Hakça paylaşım küreselleşmiyor. Özgürlükler küreselleşmiyor. Tam aksine küreselleşen tek bir şey var ki, o da batının egoist felsefesidir. Yarın başımıza neler gelebileceğini düşünemez ve algılayamaz olduk. Dün Hapishaneden saraylara çıkartılanlar, buıgün gelip zindanlarda asılabiliyor. Saraya çıkaran el ile zindanda asan elin aynı el olduğunu görmediğimiz sürece o ilmeğin herkesin boynuna takılmaya hazır olduğunu da artık hissetmeliyiz.
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
#