17 Ağustos “Bir Anı,Bin Acı”
Tarih: 17 Ağustos 1999
Yer:Taraklı,Yukarı kapalı pazaryerine çıkan merdivenlerin başı
Rahmetli Ferhat Karapekmez ile evvel zamandan söz etmiştik o gece.Ferhat Abiyi dinlemiştim gülerek.
Saat gece yarısını geçmiş 01.15’i gösteriyor.
Ve bunaltıcı sıcak var. Sivrisinekler cirit atıyor. Yatıyorum ve uyuyamıyorum. Tekrar kalkıp evin içerisinde dolaşıyorum.
Uyuyabilmek umuduyla tekrar başımı yastığa koyuyorum, uyuyamıyorum.
Saat:03.02
Sönmemiş kirecin su içinde kaynaması gibi fokur fokur şiddetli gürültüler başlıyor. Ne olduğunu anlamaya çalışıyorum. Yataktan fırlıyorum,odanın ortasına geldiğimde deprem olduğunu anlıyorum ve Kelime-i Şehâdet getiriyorum. 5–6 saniye odanın ortasında camdan gözüken caminin 2 şerefeli minaresinin göçmesini bekliyorum, Hissisizim o an. Neden sonra odayı terk etmek geliyor aklıma ve kapıya koşuyorum, kapı kilitli, dışarıdan babam ve annem “deprem oluyor” diye bağırıyordu. Alt kattaki kiracımız Hamdi Uyar (Merhum Hamdi Uyar Taraklı Maliyesinde çalışıyordu) çocuklarıyla birlikte dışarı çıkmış ardından bende eşimle birlikte çıkmıştım. Biz dışarı çıktıktan sonra deprem devam ediyordu. Bu arada depremle birlikte elektrikler kesiliyor.
Dışarıda kimsecikler yok Hamdi bağırarak komşuları uyandırmaya çalışıyor. Birkaç dakikada tüm mahalle sakinleri yataklarından kalktıkları gibi kendilerini sokağa atıyorlar. Bu esnada çarşıda dükkânımın yolunu tutuyorum
İlçede büyük bir panik ve korku. Seher vakti kimse içeri girmeye cesaret edemiyor.
Dükkânın kapısını açtım telefona sarılıp İzmit’te abimi aradım.Abim telefonunu açtığında karşıdan gelen ses “lütfen E-5 te toplanın” diye ses geliyor ve telefon kesiliyor.
Sabah Ezanı’nın okunması ile birlikte o sabah camii daha kalabalık. İmam efendi ağlayarak dua ediyor cemaat göz yaşları ile dualara “amin” diyor.Namaz çıkışında bir kez daha deprem oluyor.
Etraf aydınlanmaya başlarken Orhangazi çarşısında Metin Tabak’ın Radyo-TV tamiri dükkanına jeneratör ile TV kuruluyor. İlerleyen dakikalarda değişik illerden deprem haberleri geliyor.Gözümüzü ,kulağımızı TV den hiç ayırmıyoruz. Depremin merkez üssünün Gölcük olduğunu ve yıkıcı etkisinin İstanbul, Yalova, Kocaeli, Adapazarı, Bolu, Ankara ve Eskişehir’i kapsadığını, şiddetinin tahminen (ilk tahminler) 6.8 olduğunu öğreniyoruz.
İzmit ve Adapazarı’n da çok hasar ve ölümün olduğunu üzüntü ile öğreniyoruz.
Saatler ilerledikçe ölü ve yaralı sayısı artıyor.
Ertesi gece traktör römorkunda yatıyoruz.Uykuya dalmakta ne !!
Mahallede komşular ile 2-3 gece dışarıda yatıyoruz.
Günler geçtikçe deprem sonuçları netleşmeye başlıyor:
Şiddeti:7.4
Ölü sayısı:20–25 bin civarında
Taraklı’da yıkılan bina ölü yada yaralı yok ama.Adapazarı’n da yıkılan binalar çöp yığını haline gelmiş, köprüler yerle bir olmuş, minarelerin boyu kubbelerde kalmış.
Deprem sonrası hazırlıksız halk, enkaz altındakiler için bir şeyler yapmaya çalışıyor ama organizeli bir çalışma olmaığı için ölü sayısı artıyor.
Buna rağmen az da olsa sağ kurtarılan vatandaşlar tüm milletimizin moral kaynağı oluyor.
Kâğıt gibi devrilmiş binaların altındaki binlerce, onbinlerce sessiz sedasız uyanamayacakları uykuya dalmış kardeşlerimiz, analarımız, bacılarımız, evlatlarımız, can Mehmetçiklerimiz hüzün bulutlarının getirdiği gözyaşı bıraktırıyorlar arkalarından.
Deprem
“Bastığın yerleri toprak diyerek geçme tanı”nın acı ama bir o kadar da gerçek ifadesidir.
Öksüzlerin, yetimlerin tarihine düşülen, unutulmayacak yeni bir nottur.
Milletimizin bir kez daha başı sağolsun.
Selam ve muhabbetle