Okudum Yazdım, Duydum Yazdım
Daha sıvası kurumamış düşünce evime yıldırım düşünce kalemi aldım elime, kaderimin penaltı düdüğünü duyar gibi oldum ve uygarlığının ceza sahası içine kalemimle yürümeye başladım.
Böylelikle beynimin karınca yuvaları ile dolmasına, kalbimin haşlanmış pancar şekline girmesine ve midemde barbar cücelerin ateş yakıp etrafında tepinmesine engel olmak istedim.
Hayat her zaman isteyenin bilet aldığı upuzun tren değildir, değerini kestiremediğimiz zaman harcandıktan sonra, rayların sesiyle at koşturmak ve baharda geviş getiren manda gibi boşa laflamak değildir ömür.
Dilimize bir asma kilit geçirip çenemizin altından kilitleyemiyoruz , şapkamızın astarında da diken taşıyamıyoruz, gurur kostümcüsü de olmadığımıza göre, aklımıza geleni paylaşıyoruz.
Kimisinin dişi dökülür ama dili hala sivridir acep bizdemi öyle olacağız.
Bembeyaz ahiret pijamasını giyip, kat kat topraktan battaniye, yorgan örtüneceğimiz zamanı beklemek çok daha mı iyi ?
Midelerini tımarhane mutfağında pişmiş akrep zehiri reçeli ile dolduranlar bize kızıyordur. Onların düşünceleri pingpon maçı yaparken ki gibi çok hızlı değişiyor. Çin atasözü : iktidarsızların vicdanı, iradesizlerin şuuru yoktur.
Ve onlar lavoba beyazı dişlerini, kulakları arasına kolye gibi dizerler aslında pamuk şekeri ve pişmaniyeden yapılmış gibi saçaklıdır düşünceleri.
Aptallar daima ömürlerinin baharındadırlar, burunları öyle havadadır ki hapşırınca şapkaları başlarından uçar. Onların kalplerinde kaynayan kezzap kazanından yükselen duman beyinlerini sarmıştır.
Başınıza yanlızca harika şeyler geldiyse cesur olamazsınız, bir gün göğün soğuk su musluğu açıldığında ne yapacağınızı şaşırırsınız. Ve kıyıya vuran ejdarha misali hamsilerin maskarası olursunuz.
Beni merak edenler: Fonda sıcak cikolata tadında bir müzik dinliyorum, sevdiğimin sesi şekerli ılık süt olup, lıkır lıkır akıyor kulağıma. Sizlerde kendinizi benim yerime kucaklayın, saygılarımla…
#