Acz
Aczimin giryesidir bence bütün âsarım!"
Mehmed Akif Ersoy
Aczimin, aşka sebep kılınmış olduğunu keşfetmek, korkuyla karışık bir sevince dönüşüyor ruhumda. Sevinçtir duyduğum, çünkü tükenmeyecek bir hazine olan aczim var. Korkudur duyduğum, çünkü aczimde aşkı görememek, unutmak tehlikesi de var.
Aczimin sonsuzluğu, aşkın sonsuzluğuna karıştığında yani aczim, aşka vâsıl olduğunda; varlığım bir mânâ ifade ediyor. Yoksa mecbur kılınmış yoksulluğa mahkûm bu hayatı; düşünmek dehşete, yaşamak işkenceye dönüştürürdü.
Her gün aynı saatte kalkıp aynı vasıtalarla aynı güzergâhtan giden insan, senelerce aynı işi yapmanın tıkızlığıyla zengin olduğunu düşünürken bir gece yatağından kaldırılıp büyük bir sahranın ortasına bırakılırsa ne olur?
Bütün cihetlerin, uçsuz bucaksız belirsizliğe açıldığı çaresiz bir şaşkınlık! Ulaşılabilen her taraf yoklanır, her sese kulak verilir, aksi bir sedâ beklenir havadan.
Neden?
Bu acizlikten kurtulmak için... Varlık sancısıyla yüz yüze getirten bu hâlden âzâd olmak için...
Acz'dir arattıran ve buldurtan kuvve.
Gökyüzünde ışık saçan bir Ay'ın olduğu, sahraya rehberlik eden parlak yıldızların işaretleri işte o zaman fark edilir. Rüzgârın estiği yön, Güneş'in doğduğu taraf, hayâtî bir öneme sahip olur.
İki şey hissettirir insana aczini: sanat ve din.
Sanat, insanın sürekli örtmeye çalıştığı, gizlediği, göz ardı ettiği bir şeyi; sahraya gitmeden de sahraya gidilebileceğini ifade ediyor. Bunu, onun aczine işaret ederek yapıyor.
Din, insanı sadece sanatın ince yollarına emanet etmeyip hikmetin kat'î delillerini uzatıyor ona. Bunu da insanın fakrına işaret ederek yapıyor: "Fakirliğim övüncümdür" diyerek.