Toplumsal Eğitim-Sizlik (İbrahim Erkul'dan)
Tartışmasız kabul etmeliyiz ki her türlü yiyecek ve içecek tüketimine meraklı bir toplumuz. Yeme ve içme konuları çok güzel, çok hoştur da, tükettiğimiz yiyecek ve içecekleri satın alırken adeta gözü kapalı, kıtlıktan çıkmışçasına ve sanki bedava dağıtıyorlarmış gibi satın alıyoruz.
Çünkü, yiyecek ve içecekleri satın alırken;
. üretim tarihi ve son kullanma tarihi kontrol edilmez,
. hangi firmanın ürettiği kontrol edilmez,
. üretilen gıdanın içeriği kontrol edilmez,
. ürün içeriğindeki katkı maddelerinin ne olduğu bilinmez,
. gıdaların içindeki koruyucu kimyasalların olumsuz etkileri bilinmez,
. ürün fiyat karşılaştırmalarının hangi kriterlere göre yapılacağı bilinmez,
. ürünün tüketiciye gelene kadarki depolanma koşullarını merak edilmez,
. muhafaza edildiği ambalaj standartlarına dikkat edilmez.
Sonuç olarak, son yıllarda karşılaştığımız rahatsızlıklara bakınız:
- Kalp ve damar rahatsızlıklarında, diğer ülke halklarına oranla artış var.
- Diyabet rahatsızlığında, diğer ülkelere oranla artış var.
- Bırakın orta yaş ve yaşlıları bir kenara, gençler arasında dahi yüksek tansiyon hastalığında artış var.
- Obezite hastalığına yakalanmış insan sayısında artış var.
- Kanser rahatsızlıklarına yakalanma oranında artış var.
- Gastritten muzdarip olan insan sayısında artış var.
- Diş hastalıkları rahatsızlıklarında artış var.
- Hanım ve erkekler arasındaki kısırlık oranında artış var.
- Zihinsel ve bedensel özürlü çocuk doğumlarında artış var.
- Halkımızın mutsuzluk ve sinirlilik oranında artış var.
Bunun gibi devam eden birçok sonuç....
Tüm bu rahatsızlıkların temelinde;
- Eğitim eksikliğimiz,
- Görgü eksikliğimiz,
- Dikkat eksikliğimiz,
- Özensizliğimiz,
- Kontrol etmeme alışkanlığımız,
- Vurdum duymazlığımız,
- Fakirlik ve yoksulluğumuz,
- Üretici firma ve satıcıların köşeyi dönme hırsı ve acımasızlığı,
- Belediyelerin asli işleri ile samimi olarak meşgul olmamaları,
- Hükümetlerin yasa çıkartma eksikliği veya yasa yetersizlikleri,
- Cezai yaptırımların yetersizliği,
- Tüketiciyi koruma derneklerinin yetersizliği,
- Gelişmiş milletlerin örnek alınmamaları.
gibi sebepler yatıyor.
Bir felaket ile karşı karşıya geldiğimizde ağlaşıyor, suçlu arıyoruz. Oysa ki, suçlu hepimiziz. En başta kamu kuruluşları olmak üzere, sivil toplum kuruluşları ve cahil bırakılmış halkımızın, başımıza gelen her felaket olayındaki ortak ihmallerimiz göz ardı edilemez.
Bize Allah tarafından lutfedilen ve emanet edilen güzelim doğayı, iyi kullanamadığımız gibi, kurumsal ve bireysel olarak, bazen küçük ve bazen de büyük çıkarlar uğruna kirlettik ve kirletmeye de devam ediyoruz.
İnsan; ciğerlerine çektiği, yaşamı için gerekli, olmazsa olmazlardan birisi olan havayı kirletir mi? Kirlettik ve kirletmeye de devam ediyoruz.
İnsan; yaşamı için gerekli, olmazsa olmazlardan birisi olan içtiği suyu kirletir mi? Kirlettik ve kirletmeye de devam ediyoruz.
İnsan; tahıl, sebze ve meyve ürettiği, hayvan otlattığı, olmazsa olmazlardan birisi olan toprakları kirletir mi? Kirlettik ve kirletmeye de devam ediyoruz.
İnsan; ormanların, nehirlerin, göllerin, denizlerin, karaların doğal yapısını değiştirir mi? Değiştirdik ve değiştirmeye devam ediyoruz.
İnsan; oturduğu yeri, evinin önünü, sokağını, caddesini, meydanını, parklarını kirletir mi? Kirlettik ve kirletmeye de devam ediyoruz.
Bu kadar zayıf eğitimli, kontrol alışkanlığından uzak ve özensiz bir toplum olunca da, başımızdan dertler, sorunlar, rahatsızlıklar, mutsuzluklar, felaketler hiç mi hiç eksik olmuyorlar.
Hoş, cahil kalmış, zayıf eğitimli insanlarımız bu hususlara dikkat ve kontrol etme gibi konulara özen göstermiyorlar da, iyi eğitimli kabul edeceğimiz insanlarımız çok mu dikkat ediyor, kontrol ediyor, özen gösteriyorlar?
Hayır! Bu alışkanlık bizim ulusal alışkanlıklarımızdan birisidir.
Hepsinin çözümü ise, yaygın ve nitelikli ulusal eğitim sisteminin kurulmasında yatıyor...
İBRAHİM ERKUL
ierkul@adenotel.com