Usturuplu Yalanlar
Yalan makinesinin bile içinden çıkamayacağı yalanların içinden hangimiz çıkabilir ki? Kuru bilgilerle yetiştirilen toplumlar kuru gürültülerle hayatlarını idame ettirmeye çalışırlar. Aynen güz dönemi gibi... Yaprakların gazel oluşu, daldan düşüşü, yerlerde sürüklenişi… Ne tarafa savrulduğunu anlayamayan takla atan arabanın ya da fireni patlamış kamyonun ve ya sapından çıkmış tokmağın yönünü kim tayin edebilir ki?
İç disiplini oluşturulamamış, önem arz eden değerlerin rafa kaldırılmış, kutlu mutlu haftalarla zaman tüketilmiş, başarının ne olduğu, nasıl olabileceği hala belirlenememiş bir toplum geleceğini hangi yöne yönlendirebilir ki? Yeni yazılımları yazamıyorsanız, var olan yazılımları kavrayamıyorsanız, başkalarının yazdıklarıyla kaderinizi yazıyorsanız, varacağınız hedef çoktan belli. Şimdi sizlerle bir anımı paylaşmak istiyorum. Kahvenin birinde bir masada üç beş arkadaş oturduk iki laf edelim dedik. Çayları yudumlarken laf öyle bir yere geldi ki, hani her zaman halk arasında söylenir ya “çarşambanın gelişi, perşembeden bellidir” bende o sözü yeri gelmişken kullanayım dedim. Ve öylede yaptım. Ancak masada oturan biri öyle bir laf etti ki, hepimiz şaştık. Biz çarşambada kalmışız. Hala Çarşamba sayıklıyoruz. Evet, benim sözüm biter bitmez “çarşambadan değil efendim ‘pazartesinden’ belli” dedi. Evet, bende diyorum ki, artık pazartesinden her şey belli. Eskiden hava durumlarını hava bulutlanınca yağmur yağacak diyorduk. Havalar soğuyunca kar yağacak diyorduk. Şimdi gökyüzü masmavi iken bile üç gün beş gün sonra ne olacağını artık biliyoruz. Ama bir şeyi hiç bilemeyeceğiz. Hani bir atasözü var. “Hayvanın alacası dışında, insanın alacası içinde” mavi ya da beyaz giymiş birçok şık beyefendilerin içindeki alacaları kim görebilecek. İki dudak arasından çıkan övgülü sözler birçoğumuzun nefsini okşuyor. İçinden sövgülü dışından övgülü sözler bizleri daha çok aldatır. İnsanlar sesli düşünemedikleri sürece bu tatlı yalanlar bizleri çok aldatacak. Her anladığımızda da kendi kafamızı taşlara vurarak haddimizi bildirmeye çalışacağız. Tabiî ki, kafalarımız sağlam kalırsa…
Sonuç bizim inancımıza göre insan üç kısımda ele alınır. Mümin, Münafık, Kâfir... Bunlardan en faydalısı, insanlık için yarar sağlayan İslam’ın şuuruna ermiş Mümin. En tehlikelisi ise münafıktır. Kâfirin alacası dışında, Münafığın ise içindedir. Onu anlamak için gören gözlerin değil, basiret gözün olmalıdır. Bizim aklımız gözümüzde olduğu için, oda gözlüksüz görmüyor. Hele birde uzak yakın gözlüğü takmaya başladıysak…