Kadınlar Çiçek Değildir...
Her şeye olmasa da bir çok şeye yılda sadece bir gün ayırıyoruz ki ara sıra hatırlayalım diye; işte bunlardan biri: "8 Mart Dünya Kadınlar Günü"...
Bugün ne diyoruz? "Kadına şiddete hayır" diyoruz, "Eşitlik" diyoruz, falan diyoruz filan diyoruz. Sosyal paylaşım sitelerinde "günün anlam ve önemini belirten" yazılar, resimler, videolar, karikatürler paylaşıyoruz; yarın hepimiz unutuyoruz.
Peki neden mart ayının sekizinci günü kadınlara ithaf edilmiş?
Yaklaşık 150 yıl önce, 8 Mart 1857 tarihinde Amerika'nın New York şehrinde tekstil işçilerinin grevini bastırmak için polis tarafından bir fabrikaya kapatılan işçilerin, çıkan yangından kaçamayarak hayatları kaybetmesi ve bu işçilerin çoğunun kadın olması sebebiyle 16 Aralık 1977 tarihinde Birleşmiş Milletler genel kurulunda 8 Mart'ın Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanmasına karar verilmiş.*
Bakınız, endüstri devrinin getirisi, önceleri kadına bir "hak" olarak bahşedilmiş "çalışma" imkanıyla insan gücünü ucuza getirilmiş, kadının metalaştırılmasına doğru en büyük adım atılmış. Daha önceleri tarlada, bağda, dağda çalışan, ancak bir yandan da çoluğuna çocuğuna, evine barkına zaman ayırabilen kadın, sanki daha iyi koşullara kavuşacaklarmış gibi "ekonomik özgürlük" yalanına inandırılarak evlerinden uzaklaştırılarak ucuz iş gücü haline getirilip, daha sonra kendilerine ödenen ücreti de "kariyer" basamaklarını daha hızlı tırmanmaları, iş hayatında öne çıkabilmeleri vb. gibi zırvalarla uyduruk ihtiyaç arzlarıyla geri ödemiştir. Sonrasında ise malum, kapitalizmin en önemli hayat damarlarından olan reklamların ana besini olarak tüketilmişlerdir. Bu sayede ailedeki asli görevinden uzaklaştırılan kadın ile asli görevi eve ekmek getirmek olan erkek arasındaki denge bozulmuş, erkek ve kadın fıtrîyatını kaybetmiş, en önemli eğitimini anneden alan çocuk bu eğitimini farklı kişi ve / veya mecralardan almaya başlamış, aile kurumu hasar görmüş ve aile içi mutluluk azalmıştır. İnsan fıtratına uygun olarak dinimizin kadına ve erkeğe verdiği haklar ile kapitalist sistemin verdiği sahte haklar ve görevler çakışmış, bunun sonucunda aile içi şiddet ve kadına şiddet de had safhaya ulaşmıştır.
Birbirinin yarısı olarak ifade edilen ve dünya nüfusunu yarı yarıya paylaşan; fiziksel özelikleri farklı olmasına rağmen aslında hak ve hürriyeti bakımından denk olan kadın ile erkek arasındaki terazinin kantarıyla oynanmış, kapitalizmin modern dogmalarıyla eşitlenmeye çalışılarak kadın, karşı cinsine göre eşitlenmeye kalkılmış ve erkeğin erkliğinde ezilmiştir. Kadın, erkek için metalaştırılmıştır.
Kadının toplumdaki gerçek yerini almasını diliyorum. Unutmayın, kadınlar çiçek değildir, insandır.
*Genel Sekreterlik (BM) kadına karşı şiddetin ayrıntılı araştırması (2006) (A/61/122/Add.1)Vlachova, Marie and Biason, Lea, Eds. (2004)