Pirinçle Başlayan, Sonunu ise Anlayan
Bir pirinç tanesine resim yapmamız isteniyor, öyle bir resim yapmalıyız ki, minik pirinç’e.. denizden sahile vuran dalgaların sahile doğru dizilişini canlı olarak hissetmeleri gerekiyormuş. Dalga üzerinde uçuşan köpükçükleri de görmeleri şartmış.
Kimin mi? Bakacağız……. Sonunda bir kişi görürse ne mutlu bize.
Eeee demeye hazırsınız SİZ;
Ve o pirinç tanesine sal ve içinde iki kişi resmetmem isteniyor benden, sizden Mİ? ( dokunmayan yılan kaç yıl yaşıyorsa o ben) Benden istenen de piknik sepeti bile salda görülmeliymiş minik pirinç tanesinde. Sizi bilmem, ben bana görev verdiler yapmaya çalışıyorum, yapabilsem sizden yardım istemezdim..
Oda yetmezmiş gibi elimdeki beyaz kırılgan, nerden bu işe başladım dediğim pirincin sağ köşesine, palmiye ağaçları sol köşesine ev… Hem de iki katlı ev çizip, sandaldakileri izleyen asık suratlı kıskanç görünüşlü yüz ifadesi vermem istenen uzun siyah saçlı olduğu belli olacak şaşı kişiyi tam evin üst katındaki sağ camın perdesini açarken resmetmemmiş.
Ya; beh behhh diyen kim.. sus be güzel dost bitmedi ki yazı, bitti sansan da sen takip et bitmez bu yazı da senaryo da, hani aynı filmi çocukluğundan beri izliyor da, tekrar vizyona girdiğinde koşa koşa gidiyorsun ya, hani her gün seni aynı masalla kandırıyorlar sana umut dağıtıyorlar, sen de pembe yastıkta uyuyorsun, pireciklerinin sayısını unutuyorsun, uyandığında ise yüzünü kaşıyorsun. Töbeee töbe yazalım biz yine… Esmer mi sarışın mı kırmızı rujlu dudağını değdirdi diye yüzünü yıkamaktan çekiniyorsun ya, onun gibi masal bu da.
Senin izlemekten bıkmadığın masal, benim elimdeki minik pirinç tanesine çizmeye çalıştığım resim. Benden daha neler isteniyor bilsen; klavyelere dokunmaya çekinirdin. Hani çizdiğim muhteşem manzara var ya altına da bir dörtlük sığdırmam gerekiyor.
Açılmaz kapıları açmanız mı gerek?
Dünyada insanca yaşamanız mı gerek?
Bırakın öyleyse iki dünyayı birden.
Ey ölü canlılar, canlar uyanık gerek.
Dörtlük Ömer Hayyam’ın, bilirsin sen onu. Hani düşmanı vardı Hasan Sabbah, birçok hikâye vardır haklarında en güzeli de şu
Hikâye: Ömer yola çıkacaktır, derler ki, sen bu yoldan gitme, Hasan Sabbah seni bekliyor, seni öldürecek, sen var yolunu değiştir, yok illa bu yoldan gitmem gerekiyor diyorsan da adını değiştir.
Ömer Hayyam'ın cevabı muhteşemdir. Ben adım için yolumu, yolum içinde adımı değiştirmem.
Döndük bize, masallarla, yeni gösterime giren filmlerle tatlı rüyalara sürüklenen bizler, yolumuzu da, adımızı da önümüze konan minik pirinç tanesi için unutuveriyoruz. O pirince çizilen resim bizim uyumamız ve tatlı uykuya dalmamız için yeterli. Ben de sadece iyi uykular dileyebiliyorum, uyurken o hayale sarılın en azından. Saygılarımla…..