Kısır Döngü
Gelişen ve değişen dünyada gelişememenin ve değişememenin sıkıntılarını milletçe yaşarken, geç alınan tedbirlerin de tedbir olmadığının canlı şahitleriyiz. Tedbir sandığımız ve aldığımız önlemler ise bizi tam bir kısır döngüye döndürmekten öteye götüremiyor. Üreten bir dünyada iyi bir tüketici olarak yaşamak onurlu insanlar için pek hoş olmasa gerek. Yıllardan beridir ki yanlış alınan tedbir sandığımız kararlar bizleri maalesef kısır bir döngüden öteye götüremedi. Peki, bu çalışmaları uzmanlarımız, yani unvan alanlar yapmadı mı? Dün doğrusunu yaptık diyenlerin uygulamaya koydukları yöntemler fos çıkmasının ardından, ya da işe yaramadığı görüldüğü andan itibaren neden hesap sorulmadı; ya da işten el çektirilmediler? Halkımızı yanıltan, geleceğimizi çıkmaza sokan yetkili ve etkili kişiler yaptıklarının hesabını neden vermezler. Hangi daldan tutarlarsa o dal kuruyor. Bu kaçıncı deneme. Bu kaçıncı seminer... Gelişen ve değişen dünyaya gözlerimizi kapayarak birbirimize oynadığımız oyunların, kurduğumuz bilinçsiz tuzakların sonu gelmeyecek mi? Akıl hocalığı yapanlar, kendi kendine tezler hazırlamış olanlar, mastır yapanlar, ya da kopya çekerek aldıkları unvanlarıyla derece yapanlar haydi kurtarın şu ülkeyi de Milletimiz rahat etsin. Hey kariyer sahipleri sizler hangi yolun yolcularısınız. Yönünüz nereye doğru acaba. Gittiğiniz yol savunduğunuz fikirler(!) bu milleti hangi çıkmazlara götürecek biliyor musunuz? Sizlere güvendik, gelişmeyi bekledik gelişmedik. Değişmeyi bekledik değişmedik. Bu kısır döngülerin sonu gelmeyecek mi? Lafazan bir millet olduk. Attık mı, mangalda kül bırakmıyoruz. Ama şunu unutmayalım ki, artık sizlere bu milletin güveni kalmadı. Bitti de diyebilirsiniz. Çünkü dün doğru dediğinizi kendiniz yalanladınız. Yapboz tahtasına döndü ülkem... Deneme tahtası olduk adeta. Vatandaşlar artık kendi başının çaresine bakmaya başladılar. Maddi manevi emek harcadığı evlatlarına yine kendileri bakmak zorunda kalan veliler çocuklarını okullara göndermek istemiyorlar. Yıllarca masraf yapılan çocuklarımız kendi ayaklarının üzerinde duramıyorlar. Okul açmak hüner değildir. Okullarda yıllarca eğitim öğretim gören çocuklarımız diplomayla eve dönüyorlar ama işsiz güçsüz. Babasının bağ kur maaşından, ya da aldığı yaşlılık maaşından medet bekliyorlar. Hani iş bulup para kazanacak ve anasına babasına yardım edecek ti? Okullarda hiçbir şey kazanmadı demiyoruz. Bir şeyler kazanmış elbette. Örnek: babalarının yaptıkları yardımlarla cep telefonunun en iyisinden almayı çok iyi biliyorlar. Kulaklarına taktıkları kulaklıkla bir taraftan müzik dinlerken öbür taraftan cep telefonuyla devamlı mesaj yazan parmaklar çalışan bir iş makinesi gibi hiç durmuyor, bir şeyler üretiyorlar ama getirisi yok. Serçe parmağının arasına kıstırılmış sigaranın dumanı kıvrım kıvrım uzarken sanki geleceğinin yolunu çiziyor adeta. Sabaha kadar bilgisayarın başında zaman tüketirken, ikindiye kadar gözlerini açamıyorlar. Uyandıklarında akşam olmuş oluyor. Gerçekten uyanmaları için neler yapmamız gerektiğini sayın uzmanlarımız bizleri bilgilendirsin. Ya da tarif ettikleri işlerin başına geçip bizlere öncü olsunlar. Fatura sonunda nedense hep bizlere çıkıyor.
Sonuç; ana kucağından anaokuluna. Ardından on iki yıl kesintisiz okumaya. Ardından askere. Asker sonu teskere… İş arar bulamazsa, bir iş dahi kuramazsa; nasıl yaşar bu hayatta. İşi düzgün olanların keyfi yerinde… Dertli olanların derdi derinde. Hayalde gör düşte gör. Birde düşte gör. Asgari ücretle nasıl yaşanır. Asgari ücretle evlenen çabuk boşanır. Hayat hayal ettiğin gibi değil, yaşadığın gibidir.