Bir Kere Daha Okuyun
Öküzün çektiği tren gara girerken yağmur yağacağını hesap edemezse, trene tersine bağlanan yular, öküzün ayağı kayınca yerinden oynar. Orjin gibi dökülen kelimler ise yoldaki kaldırım deliklerinden ayıklanıp, klavyenin tuşlarının kavgasıyla beyaz ekranı kirleten toz zerreciklerinin hesaplaşması sonucu karşınıza dimdik dikilenlerdir.
Geride kalanlar ise yağmurun yağmasını ve sonunda da toprağın derinliklerine gidip kaybolmayı bekleyenlerdir. Tabi ki hepimiz kelime oyunlarını sevmeyiz, kelimeleri bize tersten düz gösterenlere hayran olmak gibi kolaycılığa kaçarız.
Kaçarız da, bir gün gerçekten kaçmamız gerektiğinde ise --elimizi ters gösterdiklerimizden-- medet umarız. Buda bizim rüzgâr tersten estiğinde gemideki filikaları ilk arayanların gurubuna sokar.
İşte buda benim gibilerin kötü tarafı, bir türlü bir kalıba uyamadık, son yazmaktansa ilk kelimelerini kullanmayı sevdik. Sabun değiliz ki kalıp içine haps olalım, filikaların yerini ise hiç merak etmedik, iman ve kulaç gücüne güvendik. Azgın okyanus dalgalarına kafa tutan birkaç kişiden olmak gibi küçücük düşüncelerle büyütüldüğümüz için hep o günleri bekledik.
Pantolonumuzun hep beyaz olmasına çalıştık, çamurlu yola girmemek için dağ bayır aştık. Kolaycılığa kaçmadık, --biletsiz-- birilerin çektiği trene binmedik. O eski ama bembeyaz pantolonu bizim için ütüleyip önümüze koyanların dualarıyla yola çıktık.
Fatih Yavuz, Barış Şen ve İbrahim Keskin iyi anlar sanırım…….
Beyaz kundakla başlayan yaşama bembeyaz devam etmek gibi güzel bir şey yoktur, son kullanacağımız beyaz giysilere kadar üzerlerinize çamur sıçramasına müsaade etmeyin.
Bence bir kere daha okuyun, saygılarımla………
#