Kullukta İhsan Kalitesi Ve Kemal Mertebesi
Kur’an’a bakıldığında, insan hayatında rastlanan ahlaki problemlerin sebeplerinden birinin de onun, tabiatta sınırlı olan mala sahip olmayı çok istemesi; onu kendi cinsinin fakirlerine vermekte cimri, keyfi ve zevki için harcamada ise haddi aşarak israfa kaçması, diğer insanları sömürmekten, onlara haksızlık etmekten sakınmayıp nankörlük etmesi olduğu görülür. İşte insanın her türlü azgınlığı ve haksızlığı yapmasının sebebi, onun kendisini merkeze koyup her şeye sahip olmak istemesi olduğundan Kur’an, uzun süre bu zihniyeti çözmeye çalışmış; bunun için de tabiattaki hazır ve potansiyel malların mutlak mülkiyetinin Allah’a ait olduğunu sıkça vurgulayıp bunların insanlara imtihan için verildiğini ve onların bunları nasıl kullandıklarından hesaba çekileceklerini bildirmiştir.Burada hedeflenen, insanda mala karşı bir mesafe bilinci oluşturup onun doğru tercih yapmasını ve aşırıya kaçmamasını sağlamaktır. Öyleyse insan dünya malından ve nimetlerinden meşru şekilde faydalanmalı, fakat bunlara “mutlak mülkiyet” gözüyle bakmamalıdır.
Yine Kur’an’a dikkatlice bakılırsa Allah’ın insana iki hayat verdiği görülür. Bunlardan birincisi insanoğlunun yaşadığı dünya hayatı, ikincisi de ölümden sonra gelen ahiret hayatıdır. Bu yüzden dünya dendiğinde birinci, ahiret dendiğinde de ikinci hayat anlaşılır. Kur’an’a göre bu iki hayattan birincisi süreli, ikincisi de süreklidir. Ancak sürekli olan ahiret, süreli ve geçici olan dünyada şekillenip kazanılmaktadır. Çünkü dünyada yaşarken elde edilmemiş bir değeri, ahirette kazanmak mümkün değildir. Bunun için Allah, insanları bu dünyada Müslüman’ca bir hayat sürmeye davet etmiştir. Şayet Allah’ın bu davetine uyulursa dünya durdukça iyi işler çeşitlenecek ve Kur’an gündemde kalıp hayata rehberlik edecektir.
Bu durumda insan, dünyada Allah’a kul olabilmenin imtihanını başarmak zorundadır. İşte bu başarı, “kullukta ihsan kalitesine ve kemal mertebesine ermekle” mümkün olacaktır. Bu da Allah’a tam olarak inanıp hakkıyla itaat etmekle gerçekleşir. Bu yolda başarılı olanlara ise Allah dünya ve ahiret saadeti vaat etmiştir. Öyleyse herkes “yarın” denen ahiretini bu dünyada kazanmalı ve oraya şimdiden hazırlanmalıdır. Zira insanın bu dünyadaki amellerini ölçecek terazinin sevap kefesi o gün ağır basmazsa o kişinin ahireti harap olacaktır.
Sonuçta bütün mesele, hayırlı olanla olmayanı ayırt edip uygulayacak bir bilince ve kişiliğe sahip olmaktır. Çünkü bu yöndeki bir başarı, hem insanın İslami kişiliğinin bir göstergesi hem de hayatta sahip olabileceği şeylerin en değerlisi olacaktır. Aksi halde insan tıpkı başından (1) rakamı alınan binlerce sıfır gibi bir hiç olarak kalacaktır. Son cümlenin daha anlaşılır olması için şu olayı anlatmakta fayda vardır. Sınıfta gürültü yapan öğrencileri gören sert görünümlü bir hoca içeri girip kürsüye geçer. Tebeşirle tahtaya kocaman bir (1) rakamı yazar. Sonra da talebelere: “Bakın bu ‘kişilik’ tir ve hayatta sahip olabileceğiniz en değerli şeydir” der. Sonra “bir” rakamının yanına bir “sıfır” koyar. “Bu başarıdır, başarılı bir kişilik, (1) ri (10) yapar” der. 10’na bir “sıfır” daha katar. “Bu tecrübedir, bununla 10 iken 100 olursunuz der. Sıfırlar böyle akıp gider. Yetenek, sevgi, disiplin vs. Hoca, eklenen her yeni sıfırın kişiliği kat kat zenginleştireceğini söyler talebelerine. Sonunda eline silgiyi alıp en baştaki (1)’i siler ve geriye bir sürü sıfır kalır. Ve hoca son sözünü söyler: “Şayet kemale ermiş bir kişiliğiniz yoksa öbürleri hiçtir.”
#