Yanlışları Doğru Uygulamak
Hep böyle geldi böyle de devam edeceğe benziyor. Uygulamaya konulan ve doğru diye uygulamaya çalışılan ancak her 3-5 yılda değiştirilen kurallar acaba ne zaman gerçek değerlerini bulacak.
Bir toplumu yücelten gerçek değerleridir. Gerçek değerler ise alelacele alınan kararlarla ortaya konulabilecek şeyler değildir. Gerçek değerlere uzun tecrübelerin sonunda ulaşılabilir. Hayatı göremeyen gözler, algılayamayan idrak ve hissetmeyen kalpler yön vermeye çalışır ise gelişememiş ülkelerin arasında gazel okur durursun. Emaneti ehline veremeyen ve bu konuda duyarlılığını yitirmiş toplumlarda dalkavukların cirit attığını, geçmişten ders alamadıklarını ve bocalayıp durduklarını görürsünüz. Boş lakırdılar diyarı olursunuz. İki adım ileri bir adım geri yöntemi ilkelerinizin arasına yerleşiverir. Ezber alimlerinin çoğaldığını “kopyala yapıştır” metodunun çağa damgasını vurduğunu, laf ebelerinin gündemi belirlediklerini ve insanlığın gelişmesine engel olduklarını, makamlar ülkeyi yüceltenlerle değil cüceltenlerle dolup taştığına tanıklık edersiniz. Böylelikle kendi kendimize verdiğimiz unvanlar ehliyetli insanların üzerine gölge düşürerek onların tanınmasına ve engellenmesine yol açmış olurlar. Gurur ve kibir her yerde baş gösterir. Ülke sevdalılarının önünü kesen işte budur. Ülkenin gelişmesini isteyenlerle kendi makamlarını yükseltmeye çalışanlar arasında görünmeyen bir mücadele vardır. Galip gelenler tabiî ki işi doğru yapanlar doğru işi kavrayamayanlar hatta engel teşkil edenlerdir. Dalkavukların işine yarayan bu durum ülkelerin gelişmesine ve değişmesine en büyük engeldir.
Sonuç gelişen ve değişen dünyada ülkelerin hayat tarzlarını çıplak gözle görebilen; nasıl geliştiklerini algılayabilen sonrada kendine dönerek biz neden hep tüketici olarak kaldık diyerek üreten ülkelerin nasıl üretebildiklerini inceleyip yöntemlerini anlama zahmetine girerek önce bir silkinip zararın neresinden döner isek kardır diyerek yeniden bir yapılanmaya gitmek mecburiyetindeyiz. Kendimizi övenleri değil eleştirenleri yanımıza alarak belki bu rüyadan uyanabiliriz. Aksi halde bu derin uyku bizim geleceğimizi tarihin derinliklerine gömüp bir daha çıkmamak kaydıyla bizleri hapsedebilir.