Taraklı'daki İkircikli Hal
İzzetin Bey’in yazısını okuyunca Taraklı’da 2009 yılındaki yerel seçimleri hatırladım. Çekişmeli ve bir o kadar da olaylı bir seçim geçirmiştik. Tacettin Özkahraman ile Mehmet Aydın taraftarlarının seçim öncesi ve sonrası meydana getirdikleri gergin ortam, insanların iki arada bir derede kalmışlık hali, mütedeyyin insanlar diyarı Taraklı’yı mütereddit bir hale büründürmüştü.
Mahallimizin daha önce olmayıp secim öncesi veya sonra var olan mütereddit ve endişe verici ikircikli hal bizim için en büyük avantajdır aslında. Berzahta (ruhlar âleminde) olmak o halin yazgısıdır çünkü. Bu nedenle akıl ile kalp ya da iki insanın arasında kalmayı bir zaaf olarak görmemeliyiz. İkisinden birini tercih etmek, tatmin olma, huzura kavuşma kolaycılığına kapılmak yerine mahallimizin kendisine özgü çelişkileri içerisinden dünyaya bakabilme ayrıcalığının hakkını vermeliyiz. İki insan arasında kalarak dünyaya bakabilmeyi ve bu bakışın bize kazandırabileceği ayrıcalığı idrak edebilmiş isek doğru ile yanlış arasında tercih yapma eylemimiz daha başarılı alacaktır. Tercihlerini toplum menfaati ile doğru orantılı olarak belirlemeyip, kendi kişisel menfaatleri ile hareket edenlerin, söylediği ile yaptığı birbirini tutmayanların, ortaya çıkardığı bir sonuçtur ikirciklik.
Tek olmaktansa birlik olmayı yeğleyen toplumun iyiliği için gönlünün kor olmuş çekirdeği ile önce kendini yakar, yanmak istersen sonra seni yakar. “Sen yanmasan, ben yanmasam nasıl çıkarız karanlıktan aydınlığa” mısralarının belirttiği manada tam bu olsa gerek. Öyleyse iki farklı görüşün bir yerde olmasından rahatsızlık duymamız gereksizdir. “Barika-i hakikat müsademe-i efkârdan doğar” yani doğruya ancak farklı fikirlerin (ikircikli) birbiri ile münakaşası/ mütalaası ile ulaşılabilir. Bazen tek olmaktan ise iki olmak daha iyidir. Doğru-yanlış, iyi-kötü, karakterli-karaktersiz gibi ayrımlarda doğruyu bulmamız ancak farklı düşüncelerin ortaya çıkması ile mümkündür. Farklı iki kafa arasında tercihte bulunurken kişilere ve olaylara Araf’tan (ortadan) bakabilmek doğru karar vermemizi kolaylaştırır. Yoksa tarafların kulağımıza üflediği sufleler ile diğer tarafa takındığımız tavırlar bizlerin adalet, iyi niyet ve şahsiyet gibi mefhumlarımızın zarar görmesine neden olabilir. Olayları ya da kişileri değerlendirirken mazi bizim en büyük rehberimiz olacaktır.
Şöyle ki, bir olayı değerlendirirken geçmişte olayın benzerlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar veya kişilerin geçmişteki benzer olaylar karşısında takındıkları tavırları ve karakterlerinin özelliklerini hatırlamak menfaatimize olacaktır. Çünkü tarih ilmi açısından geçmişte yaşanan olaylar ve olaylara sebep olan kişilerin yaptıklarından çıkardığımız dersler ölçüsünde şimdi başımıza gelen veya yarın gelebilecek olanlar hakkında öngörü sahibi olabiliriz. “Müslüman bir delikten iki defa ısırılmaz” sözü kişiler ve olaylar karşısında nasıl bir tavır takınmamız gerektiği konusunda bizlere mesaj vermektedir. Akıllı kişi gafletle bir hataya düşebilir. Fakat sonucu görünce uyanır, artık tekrar bu hataya düşmez. Geçmişte karakterinin tüm olumsuzluklarına şahit olduğunuz bir kişi ile kol kola dolaşmak yılanın deliğine bir kere daha elini sokmaktan başka bir şey değildir. Soktum ama ısırmadı diyeceksen bilesin ki yılan yılanlığını yapacaktır. Isırmak için en uygun zamanda dişlerinin tadına bakmış olacaksın.
Dikkat et ondan önce zehrini akıttığı bedeninin içinde senin idrakini felç etmesin. Kimse ikircikli bir ortamdan rahatsızlık duymasın. Farklı görüşlerin olduğu yerde en doğru görüşe ulaşma olasılığımız daha yüksek olacaktır.