FİL HİKAYESİ...
En son yazım bizleri yetiştiren Sevgili öğretmenlerimizin öğretmenler günü kutlaması idi. Maalesef arkasından uzun bir süre " Sırrının Kalemi " sustu. Çünkü Taraklı'da en yakın akrabam Geyvede yaşayan hala oğlum sevgili ağbimi Aralık ayında çok ani bir şekilde kaybettim. Arkasından geçen sürede Taraklı'ya dönemedim, fakat Taraklı için güzel projeler geliştirmeye çalıştım.
Bu sürede Türkiye'de ilklerden bir tanesi olacak Taraklı gibi doğalgazın olmadığı yerlerde doğalgaz konforunu yaşatacak ısıtma sisteminin üzerinde çalışmalar yaptım. Üyesi olduğum Taraklı Yerel Kültür Derneği olarak yapmak istediğimiz projeler ile ilgili İstanbul görüşmelerini tamamladım.
Taraklı'ya yerleşmeden önce on altı sene yaşadığım kirliliğin kıskacında olan üç yüz bin nüfüsün yaşadığı Çorlu'da başta ergene kirliliği olmak üzere sanayi tesislerinden kaynaklanan hava, su ve toprak kirliliğine dikkat çekmek için Çorlu Çevre Gönüllüleri Derneğinde çalışmalarda bulunmuştum.
Geçen sene ekim ayında doğduğum yer olan Taraklıda yaşanan vahşi depolamadan tavuk kümeslerinin atıklarının yarattığı koku ve biyo-hijen sorunlarına kadar bir sürü konuya Yerel Kültür derneği üyesi olarak dikkati çekmek istedim.
Geçen süre içinde bu konularda maalesef bir arpa boyu kadar yol alınmadığını gördüm. Bunda tabii ki Belediyemizin maddi imkanları olmaması hizmet verememesi için en önemli neden oldu. Hatta Doğu Marmara Kalkınma Ajansı'na borç nedeniyle mali destek kapsamında bir proje bile verilemedi.
Yazımın devamında Gazetemiz editörü İzzettin Kömürcü'nün daha önceki yazılarında yazmış olduğu " Fil hikayesini " tekrar dillendirerek yazıma son veriyorum.
Aksak Timur'un Anadolu'yu işgalinde, ordusunda filler de varmış. Bunlardan birini, tarlada hizmet amacıyla köylülere armağan etmiş
Fil, tüm ekinleri talan etmeye başlayınca, köylüler soluğu, Timur ile arası iyi olan Nasrettin Hoca'nın yanında almışlar.
-Bu fil bizi mahvedecek. Timur'a gidip, fili geri almasını bizim adımıza rica edebilir misin, ya Hoca?
Nasrettin Hoca düşünmüş, taşınmış. Bu adamlara da bir türlü güvenmezmiş...
-Tek bir şartla! demiş. Benimle birlikte Timur'un otağına varacaksınız; ben de sizin adınıza konuşacağım.
Köylüler kabul etmişler. Birlikte Timur'un otağına varmış, huzura kabul edilmişler... Daha doğrusu Nasrettin Hoca öyle sanmış. Astığı astık, kestiği kestik Aksak Timur seslenmiş:
-Söyle Hoca, dileğin nedir?
-Ben köylünün adına geldim, efendimiz! demiş Nasrettin Hoca. Onların derdine tercüman olmaktır dileğim. Diyorlar ki...
Nasrettin Hoca, kolunun çemberi ile köylüleri işaret etmek üzere şöyle bir yarım dönmüş ki; o da nesi? Ardında hiç kimse yok!
Yarı bele kadar eğilmiş ve:
-Diyorlar ki, diye devam etmiş... armağan ettiğiniz fil, öyle hayırlı, uğurlu ve yararlı bir hayvanmış ki... Ondan bir tane daha köye armağan etmenizi talepten utanç duyuyorlar. Kerem edin, köyümüze bir tane daha gönderin!