Defter
Planları bozmak için yürüttüm piyonları,
Kârı kâr bilsin halk, zararı zarar yazsın muhasip,
İşlerin boşa çıkmasından korkarak sürünsün.
Kaybım, kayıpların en kötüsüne ayarlı.
Makineler yirmi dört parçaya bölünce filizi,
Yarısı zaman, yarısı insan işlenince maden,
Kahveyi Vietnam'dan, meyveyi Tayland'dan taşır dretnot.
Alınır satılır şey değil bu ülkü.
Yarısı candan, yarısı kandan yazılır fişlere.
Müjdenin el değmemiş sayfaları katedrallerden,
Tanrı'nın rızası, hidayetin açık dili,
Büyük kapının gediklerinden gizlice sızar.
Cılız mum ışığında hayretle okur kardinal,
Fısıltılar yayılır karanlık, taş sokaklara,
Anlamak taraf olmaktır prensin ordusuna,
Fırtına, bir kan deryasına uçurur cübbeleri,
Yatağından kaldırılır, sokaklarda sürüklenir akide,
Giyotinlerin gölgesinden korkarak sıvışır hayvanat,
Şehir mezbahasını müntesip hırıltıları doldurur.
Putlarını kaybedene Mesih şifa olmadı,
Kazıcılar topraktan çıkardı tabletleri,
Çabucak söktü ve putlarını seferber etti kardeşine,
Yananlar, parçalananlar, atların arkasında,
Acımasız olmayı iktidar kıldı devr-i kadim,
Zangoçlar açık tuttu geceleyin pencereleri,
Sahanlıkta kesilsin kutsal tasvirlerin kanatları.
Kentin soylusu pırıl pırıl bir güne doğsun,
Mağripten maşrıka aksın pupa yelken pamuk,
Nasıl olsa kalelerden sarkacak karıncalar,
Bölük bölük akın edecek yağ kokulu caddelere,
Toprakta biriken kuvveti emecek kentin rüzgarı,
Karanlıkta çekirgeler gibi dökülecek yollara mesai,
Zayıf eğri bacaklar soluyacak bacaların kurumunu,
Uzun mesafelerde yalınayak bir telaş,
Çapaklı gözlerin aralığında bir mavilik yetişecek.
Haklar soydur, kanında dolaşır lortların,
Birbirine benzemez veliahtlar doğurur kadınları,
Ormanda yürüyüş yapar tırıs atıyla,
Av yapar, mühür vurur intikam kağıtlarına,
Dört yana emirnameler gönderir kral,
Haraçgüzarını kabul eder gotik sarayına,
Çalışkan ve tutumlular cennetinde kurulur tahtı,
Her gece bir başkası kazar kuyusunu,
Her gece zehir döker kuyulara gümüş kadehlerle.
Köleler, efendileriyle yatmaz mezarlıklarda,
Ölmezler çünkü geçitlerde beraber,
Tren raylarının her kilometresinde,
Kamçılanan hamalların kemik sesleri
Bastıramaz şakıyan demirin kuvvetini,
Buyruklar yağar silindir şapkaların gölgesinde,
Borsa tellalı askılı adamlar,
Kırmızı dudaklarını ıslatarak
Tombul parmaklarını yalar
Banknotlara sürtmek için şehvetlerini,
Erbab-ı ticaret hapishane kaçkınlarıyla yürütür gemisini,
Kıtalar, okyanuslar doldurur misyon,
Elmas ve altın getirir mukabilince macera,
Ufku aşan poliçelerle haritalar yeniden ölçeklenir.
Rekabet bandırasının rüzgarı ters eserse okyanusta,
Bir kıvılcım atlar lordlar kamarasına,
Zengin gemileri birbirine düşürür soy,
Ahitleri, paylaşılamayan rant yırtar,
Sandıkları çıra gibi tutuşturur tekel,
Cepheden cepheye sevk kağıdı olur insan,
Kızgın çöllerde kırmızı mürekkep,
"Your country needs you"
Bileği taşıdır yosun tutmuş yürek,
Onu yağlı bir direğe tırmandırır kurmay,
Cambaz asker, korkusuz asker!
Efendilerin bayrağını yükseltmek için,
İstasyonlarda kahramanlık türküleri çığırır,
Çelimsiz omuzlarını yükselterek
Temiz yakalı, ince boynundan aşırır.
Kadınlar bir gelincik gibi duru,
Sessiz ve nemlidir,
Beyaz sabun kokulu bohçalara,
Parlak tırnaklarını geçirir,
Bir bebeği kucaklar gibi
Saksıdaki çiçeği sular gibi
Yemeği sunar gibi efendisine dikkatli,
Kuşkulu bakışlar bırakır çevresine,
Sayı bilmez yüreğinde atar zaman,
Onu ebedi bir sükût tamamlar.
Bütünlüğü bozulmuş bedenler
Nefes alırsa zehirli, boz dumanlar arasında,
Şaşırmaz buna yüce tabiat,
Çünkü vadesi dolmamış ömrün
Barut kokulu borcunu
Toprak yavaşça kendine çeker,
Ölülerin toplamından oluşur denge,
Künyeleri şükranla çakılır kütüklere.
Kaçaklar her yerde,
Dağ başlarında, vadilerde,
Keçi yollarında titrek,
Mesafeli yürürler birbirine,
Bir uçurum kahpeliğince uzak,
Bir ekmek kokusunca yakın...
İnkar etmeye hazır dilleri,
Kimin çabuk harcanacağını bilirler.
Zayıflar tiksinti yayıyor kibirleriyle
Dövüldükçe ringin iplerine asılı kolları,
Ayaklar altında sefilce,
Zaman kaybettiriyor haklılara.
Zayıfların işi hemen görülmeli,
Ağızları konuşamayacak kadar kötürüm...
Ayakları hızla kesilmeli zeminden,
Kibirleriyle gömülmeli derin bir çukura.
Karşımızda çelik gibi güçlü bir düşman,
Erir haklılığımızda maden gibi
Kılıç olur keseriz iri başını,
Zayıfın rezilliği serilir yerlere,
Güçlünün gururu okşanır mükemmel.
Hırsız baronların renkli tezgahında
Tahvile elverişli siyasetin gölgesinde,
Vicdana ayrılacak bir zaman,
Peygambere adanacak bir kurban kalmadı,
Kutsal kitaplardan kurtulan zeka,
Kuruldu birikimin rekabet tahtına,
Ressamların elinde inceldi üslup,
Titretti büyülü seslerle yücelen ruhları opera.
Hesap sorucu olarak o büyük aklı,
Meşakkatte arayan usanmaz ozanları,
Tabiatın sesine ram olmuş kulakları
Keşfetmek zor olmadı tahsildar memurlarca,
Dağlardan indirildi keşişler, zincirli,
Mağaralardan gün yüzüne çıkarıldı boz çehreleri,
İşçi defterine kaydedildi usulca,
Ustabaşları, eksikleri denetledi,
Her amel bin sevap yazıldı melek kanatlarına.
Mabetler şehrin kalabalıklarında irildi,
Ritmik bir edayla okundu ilahiler,
Köylüler bir dişli kadar dakik,
Keskinleşti asil olmasa da pütürlü şiveleri,
Fakat kendi hikayesinde kaybolan
Yahudiden başka kaytaran
Gizli gizli yalvaran olmadı oruçlu ağzıyla
Virdini karanlıkta ezberletti çocuklara,
Mukaddes eyyamı, takvimi belletti,
Sina'nın eteklerine doğru üfürdü duasını.
Saçıldıkça çoğalan taneler gibi
Hüdayinabit bir ağaç gibi
Ölüme ve istihsale yarayışlı insanın
Çağlarca dinlenecek bir sazı,
Defterde okunacak bir adı kalmadı.