Atatürk Ve Cumhuriyet
Birinci Dünya Savaşı, Balkan Bozgunu, Anadolu'nun emperyalist devletler tarafından paylaşılması ve Milli Kurtuluş Savaşı... Zaferden sonra sıra yeni Türk Devleti'nin şeklinin tespitine gelmişti. Türk milleti için en ideal sistem "Cumhuriyet"ti. Milletini çok iyi tanıyan Mustafa Kemal Atatürk, bir an önce Cumhuriyetin ilan edilmesinden yanaydı ve 29 Ekim 1923 tarihinde bu da gerçekleşiyordu.
Gazi Mustafa Kemal ve İsmet Paşa tarafından hazırlanan değişiklik önerisi, 29 Ekim 1923 Pazartesi günü Anayasa Komisyonu'nda ele alınmış, daha sonra da grupta, üç buçuk saat süreyle görüşülüp benimsenmiştir. Teklif, o gün saat 13.30'da Meclis Genel Kurulu'nda görüşülmüştür. Söz alan üyelerin "Cumhuriyetten yana" görüşlerini belirtmelerinden sonra, saat 19.37'de Meclisteki 158 milletvekilinin oybirliğiyle Cumhuriyet ilan edilmiştir. Böylece Türk milleti kendisine en çok yaraşan ve bir fazilet rejimi olan yönetime kavuşmuş oluyordu.
Cumhuriyet, Atatürk'ün sayısız eserleri arasında en büyük olanıdır. Nitekim Atatürk, "10.Yıl Nutku"nda şunları söyler: "Az zamanda çok ve büyük işler yaptık. Bu işlerin en büyüğü temeli Türk kahramanlığı ve yüksek Türk kültürü olan Türkiye Cumhuriyeti'dir."
Atatürk, kurduğu Cumhuriyetin gözeteceği hedeflere de aynı nutukta temas eder; "...Fakat yaptıklarımızı asla kafi göremeyiz. Çünkü daha çok ve daha büyük işler yapmak mecburiyetinde ve azmindeyiz. Yurdumuzu dünyanın en mamur ve medeni memleketleri seviyesine çıkaracağız. Milletimizi en geniş refah vasıta ve kaynaklarına sahip kılacağız. Milli kültürümüzü muasır medeniyet seviyesinin üstüne çıkaracağız."
Zira Atatürk'ün daha 1924'de söylediği gibi, "Türk milletinin tabiat ve şiarına en uygun olan idare Cumhuriyet idaresidir."
Yine Atatürk'ün çeşitli nutuklarında belirttiği gibi, "Cumhuriyet yeni ve sağlam esasları ile, Türk milletini emin ve metin bir istikbal yoluna koyduğu kadar asil fikirlerde ve ruhlarda yarattığı güvenlik itibarı ile, büsbütün yeni bir hayatın müjdecisi olmuştur... Türkiye Cumhuriyeti, her manası ile, büyük Türk milletinin öz ve aziz malıdır. Kıymetli evlatlarının elinde daima yükselecek, ebediyen yaşayacaktır.
...Bugünkü hükümetimiz, devlet teşkilatımız doğrudan doğruya milletin bizzat yaptığı bir devlet ve hükümet teşkilatıdır ki onun adı cumhuriyettir. Artık hükümet ile millet arasında mazideki ayrılık kalmamıştır. Hükümet millettir ve millet hükümettir."
Büyük Atatürk, Cumhuriyetin "demokratik niteliğini" ve dayanağı olan "Millî Hâkimiyet" ilkesini de birçok konuşmalarında çok güzel ve açık bir şekilde belirtmiştir: "Cumhuriyet rejimi demek, demokrasi sistemi ile devlet şekli demektir... Yeni Türkiye devletinin ruhu millî hâkimiyettir. Milletin kayıtsız şartsız hâkimiyetidir... Benim gayem Türkiye'de, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nde millet hâkimiyetini takviye etmek ve ebedileştirmektir... Cumhuriyetin dahili siyaseti; vatandaşın yaşayışını hiçbir nüfuz ve sataşmanın tesirinde bırakmaksızın temin etmektir...
Bütün cihan bilsin ki benim için bir taraftarlık, Cumhuriyet taraftarlığı, fikri ve içtimai inkılâp taraftarlığı..." vardır demektedir.
Atatürk'ün daha 1919 yılında söylediği gibi, devlet ve milletin mukadderatında millî irade amil ve hakimdir. Ordu bu millî iradenin emrindedir. 1923 yılındaki bir başka nutkunda söylediği gibi; "Milletin irade ve emeline uymayanların talihi hüsrandır, izmihlaldir."
Atatürk'ün kurduğu ve 84. yıl dönümüne eriştiğimiz Türkiye Cumhuriyeti'nin ABD ve Fransa dışında kurulan ilk Cumhuriyetlerden sonra, özellikle Asya ve Afrika kıtalarının en eski Cumhuriyetlerinden birini oluşturduğu bir gerçektir.
Cumhuriyetin sözlük anlamı: Milletin hâkimiyetini kendi elinde tutuğu ve bu hâkimiyeti kendisi tarafından belli zamanlar için seçilen milletvekilleri vasıtasıyla kullandığı devlet şekli.
Cumhuriyet, millet ve halk idaresi anlamını taşımaktadır. Yani milletin seçtiği temsilcilerin yönetici olduğu, bir kral veya hükümdarın bulunmadığı yönetim şekli.
Kısaca Cumhuriyet, millet hâkimiyeti veya millî hâkimiyet terimleri ile özlü olarak tarif edilebilir. Yani ülkede hakim olan, iktidarı elinde tutan kimse herhangi bir kral veya hükümdar değildir. Hâkimiyet milletindir. Ülkenin yönetiminde hüküm ve iktidar bizzat milletin elindedir. Millet, hâkimiyetini seçtiği temsilcileri ile kullanır.
Demokrasi prensibinin, en çağdaş, en güzel ve mantıklı bir şekilde tatbik edilmesini sağlayan hükümet şekli Cumhuriyettir.
Cumhuriyet idaresinde son söz, millet tarafından muhtelif zamanlarda seçilen ve millet adına kanunları yapacak olan meclistedir. Cumhuriyet idaresinde meclis, Cumhurbaşkanı ve Başbakan halkın hürriyetini, emniyetini ve rahatını düşünmek ve temin etmekten başka bir şey yapamazlar. Yani keyfi tutum ve davranış içine giremezler.
Celal BAYAR diyor ki: "Cumhuriyet fikrinin temeli olan "seçimle iktidar olmak" yöntemi, gerek Türk soyunun geleneklerinden ve gerekse İslam dininin esaslarından kaynaklandığı için, bize yabancı değildi. Bu yüzden Cumhuriyet fikrinde temele inen yatkınlıklarımız vardır...."
Yine Celal BAYAR şöyle diyor: "Millet tabanına oturmuş bir ülkede Cumhuriyet yönetiminden daha tabii bir şey düşünülemez. Nitekim öyle oldu ve Cumhuriyet'i ilan ettik."
Celal BAYAR, Cumhuriyet rejiminin karşılaşacağı tehlikeler ve tedbirleri için de şunları söylüyor: "Cumhuriyet rejimi, -özellikle bizim toplum yapımızın vasıfları bakımından- iki büyük tehlike ile karşı karşıya idi; rejim, Marksizm’e ve Ümmetçiliğe açıktı. Cumhuriyet mekanizmasına hiç dokunmadan toplumu, Marksizm’e de, Ümmetçiliğe de sürüklemek mümkündü.
İşte Atatürk, Cumhuriyetin bu iki tehlike kapısını, iki temel fikirle sımsıkı kapamış ve rejimi sonsuz geleceklere güvenle ulaştırmanın çaresini bulmuştur. Bu temel fikirlerden biri, MİLLİYETÇİLİK, diğeri de LAİKLİK' dir."
Yeni Türk Devleti'nin yönetim biçiminin Cumhuriyet olduğunun bütün dünyaya ilan edilmesinden hemen sonra, tarihi kararı alan TBMM üyeleri, genç devletin ilk Cumhurbaşkanının da bir an önce seçilmesi için önergeler verdiler. Gizli oyla yapılan seçim sonunda, Türk Kurtuluş Savaşı'nın ölümsüz kahramanı, Ankara milletvekili Gazi Mustafa Kemal oylamaya katılan 158 üyenin ittifakıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk Cumhurbaşkanı oluyordu.
Atatürk kurduğu Cumhuriyetin geleceği hakkında da şöyle düşünüyordu: "Benim naçiz vücudum bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyet'i ilelebet payidar kalacaktır."
Yazımı büyük Atatürk'ün "Onuncu Yıl Nutku"nun son cümlesiyle bitirmek istiyorum: "Türk milleti; ebediyete akıp giden her on senede bu büyük millet bayramını, daha büyük şereflerle, saadetlerle, huzur ve refah içinde kutlamanı gönülden dilerim. Ne Mutlu Türküm Diyene!.."