Şehremin
Güneşin aksi değdikçe,
ıslak kaldırımlarına şehrimin..
Nedendir bilmem ama,
yine düştün aklıma sevgilim...
Kim bilir hangi gülüşün,
hangi tatlı bakışın bu senin...
Sokağıma vuran ıslak aksin,
hep gidişine çalan saatlere inat mı,
çok sulayınca da kurumaz mı çiçekler...
Sadece uzaklar mı güzel,
ya susuz kalırsa dimağım ve o vakit
ölürsem kaldırımlarında....
Şehrim kadar bilir misin kadrimi,
saatim durmuşsa sensiz zamanlarda
ağlak bir saygı duruşuna...
Toprak kadar alır mısın yanına,
hayat var mıdır, senden sonra da...
Kuraklamış sevda toprağına...
Kulağımda hep iki nota, saki...
Biri aşkına, biri inat gidişine...
Deprem olsam, afetten öte..
Sersem şehrimi sol ayağına...
Sağ, kalır mı aşkım enkazında,
yıkım dediğinden sevi doğmaz ki..
Yelkovana kızıyorum daha çok,
trenleri taşlıyorum sonra
yol oluyorum, taşım cılga...
Üstüme basıp ta gidenlere,
en çokta sana, ağlıyorum..
Hıçkırıktan ziyadesiyle, nefessiz
ve nefersiz kalmış sevda edasıyla....
Barikatlar kuruyorum kendimce,
geçeceğini sandığım yollara..
Gitme istiyorum, gitme bir salise uzağa..
Islak kaldırımlarında kaldığım
Şehremin ol diyorum...
Sen hiç duymasan da....
Gelişine dikiyorum gözlerimi...
Bez bebeğimi çiğneyipte geleceksen,
saat’te sen yelkovan olacaksan,
çiçeğimi sularla boğacaksan...
Uzaklar daha güzel, enkazsız
kal sevdiğim başka sokaklarında
başka bir zaman şehrinin..
Aşkın ölüm bana zaten..
Her ölüm de biraz erken,
sonunda hep gideceksen....