Kendi Hayatımıza Sahip Çıkalım
Türk toplumu aradan geçen uzun yıllara rağmen demokrasi kültürünü henüz içselleştirebilmiş değil.
Hatta kırsal bölgelerimizde halen çocuklar öyle yetiştirilirki büyüklerinin onayı , bilgisi olmadan hiç bir şey yapamazlar.
Bu en tehlikesiz ve topluma en uyumlu çocuk yetiştirme biçimi olarak görülür.
Türk lerin doğu toplumlarına has aldıkları bu kültür bu gün kentlerde de devam eder.
Çocuklar kendi başlarına bir şey yapmamaya alıştırılır.
Büyüdükçe de çocuk kendi hayatı hakkında karar verme konusunda hep sıkıntı yaşar.
Her şeyi soracak danışacak birilerini arar.
Batı toplumlarının çocuklarına göre daha geç erişkinleşir.
Kendi yaşamı hakkında karar verme hakkını kendisinde görmeyen bu bireylerden oluşan toplum halen tarihteki Hünkar ın buyrukları ile yaşadığı gibi yaşamaktadır.
Kendisi ile ilgili konularda kararlar veremeyen ve başkalarının ( anne , baba , yakınlar vs. vs. ) emir ve tavsiyelerine göre yaşayan çocuk kendisi gibi mi ? yoksa falanca gibi mi? yaşar.
Babasının yüz hareketlerini , ses tonunu , konuşma biçimini taklit eden çok kişi ile karşılaşılabiliriz. Kendisi gibi olamazlar , Babası gibi konuşan , oturup kalkan kendisi gibi birey olamayan insanların hayata dair diğer yaklaşımları da öyledir.
Baba gibi düşünür , karşılaştıkları olaylar karşısında tıpkı büyükleri gibi tavır takınırlar. Seçim yapmak gerektiğinde Babalarının dedelerinin partileri en iyi parti olur. Nedeni önemli değildir. Falancalar sülalecek filanca partidendirler. Fişmancalar fişman tarikatındandır tarikat nederse onu yaparlar. vs vs vs....
Akıl ve mantık yürütme hiç yoktur dersek haksızlık ederiz.
Elbette akıl yürütme vardır ama mantık silsileside aynı şekilde öğrenildiğinden akıl ,mantık yoluyla varılacak sonuçta çoğunlukla aynı olur.
Ola ki , es kaza çocuk ailesinden farklı bir çevreye gider ise bu kez aile içi , suç , ceza ve tehdit mekanizmaları çocuğu "doğru yola" yani ailenin çizdiği yola tekrar sokarlar.
Aile kavramının biraz daha genişlediği bazı toplumsal yapılaşmalarda ise bu kez o yapının lideri taklit edilir.
Nasılmı? O lider gibi konuşulur , onun gibi oturup konuşurken sağa sola yaylanılır sallanılır , ya pala , yada badem bıyık , yahut komple sakal bırakılır. Aynı aksesaurlar (Sarık , takke vs. vs. ) takılır benzer şeyler giyilir. O liderin sözleri ezberlenilip gerekli durumlarda her zaman bir cevap olarak yapıştırılır. O nun işaret ettiği partilere gidilir. Oy verilir.
Ama Dinimizde Allah ile aramızda kimsenin olmadığı , İslam ın hristiyanlıkta mevcut olan ruhbanlığı da kaldıran Allah ile kulun arasına peygamberin bile girmediği sadece elçilik ettiği son din olduğu ihmal edilir.
Ya O lider , Hikmetinin kaynağı meçhul bir insan bir çok kişiye ne yapması gerektiğini söylerek , kendisini taklit ettirerek bir sürü dünya işinde hakimiyet kurar.
En ilginci ise bu tür liderler ,otoritelerini , asla red edilemez ve yorum dahi yapılamaz Kuran ve biraz daha esnek olan Sünnet ile bir şekilde bağlantılandırarak insanları kesin itaat e mecbur ederek sağlarlar.
Halbuki Allah ile aramızda , hiç bir kimse olmadığı halde araya girip size karışırlar. Ne yapmamız gerekitiğini dikte ederler. Sizde, daha eski dinlerden kalma ruhbanlık makamının aynısı olmasına rağmen bu kişilere bu kurumlara itibar eder , hatta onlar için ölür vede öldürürsünüz.
ÜLkeyi böyle adamların dolaylı olarak yönetmesine karşı çıkanlarıda dinsiz ve düşman olarak görürsünüz. Halbuki belkide dinsiz değillerdir. Ama bir şeyh , şıh efendinin emri altına girmemiş , Allah ile aralarına hiç kimseyi sokmayan kişlilerdir.
Ama hayır artık böyle yaşayanların dininde de değişiklik oluyor. Onlar için din Kuran da değil Şeyh in söylediklerinde veya uydurduklarındadır.
İşte böyle bir toplum kendi yaşamı hakkındaki her türlü söz hakkını hep hayatı boyunca bir başkalarına bırakan bir toplum neyi değiştirebilirki bir ülkenin iktidar ını değiştirsin.
Biz değiştirsek değiştirsek Kasımpaşalı yı değiştiririz. Kasımpaşalı Gürcü gider , Dersimli zaza (Tuncelili ) gelir o da gider ,başkası gelir
Alıp birini vurursun ötekine .
"Adabazar" lı Türkler de ööylece bakar.