İlerleme Ve Ya Terakki
1683 Viyana mağlubiyetiyle başlayan gerileme
ve yıkılış devirleri; başlangıçta Osmanlı elitleri tarafından anlaşılamadı ve durumun
vahametini ortaya koyan Koçi Bey gibilere
de fazla iltifat edilmedi. Ancak 1774 de imzalanan Küçük Kaynarca antlaşmasıyla durum ortaya çıktı. Üçüncü Selimle
başlayan ilerleme ve modernleşme çalışmaları işin özüne inilmeden kabukla uğraşılmış
istenen sonuçta hiçbir zaman alınamamıştır. Kılık kıyafetle başlayan değişim
istenen sonucu vermemiş, ne fesin takılması, nede “Tanzimat Ferman’ı” nede günümüzdeki "Türban" tartışmaları ve sonradan alınan kararlar,
imparatorluğun yıkılmasını,günümüzdeki tartışmaları engelleyemedi.
1923’te kurulan genç cumhuriyet ortaya
koyduğu atılım hamleleriyle Türk toplumuna ilerlemenin yolunu açtı. Yaptığı
okullar, demiryolları ve sanayi tesisleriyle ilerleme elle tutulur gözle
görülür hale geldi. Çünkü slogan “hayatta
en hakiki mürşit ilimdir” vecizesiydi.
1940’lardan sonra ilmin yolu terk
edilerek yerine korkular, vehimler, ideolojik saplantılar ikame edilmeye başlandı.
Artık bilimsel veriler yerine
ideolojilerin ezici baskısı vücut bulmuştu. Rahmetli Cemil Meriç’in ifadesiyle
“ideolojiler; idrakimize giydirilmiş
deli gömlekleridir” ifadesi ufkumuzu kaplamıştı. Varsada yoksa da
ideolojiler ve onların katı kurallarıydı. Hâlbuki Atatürk “ben size dogma bırakmıyorum” diyordu. Ama sonraki kuşaklar hep
dogmalarla uğraştı durdu.
O halde ilerleme veya terakki
gerçekte neydi? Dünya nasıl terakki ediyordu? Bu sorulara cevap aranmalıydı,
bulunmalıydı. Öyleyse neydi bu terakki;
Terakki: Bir
milletin gelişmesi, fertlerinin, fikri ve hissi terbiyesinin mahsulüdür.
Bilgiler bu terbiye ile yükselmedikçe ilerleme vücut bulamaz.
Okumak, yazmak, terakkinin ilk basamağıdır.
İkinci basamak toplumsal terbiyedir. Bütün toplum bu ikinci basamakta
görünmeyince de ilerleme vücuda gelemez. İlerlemeden şikâyet edenlerin ekserisi,
onun gerçekleşmesine engel olanlardır. Lakin bunlar yaptıklarının farkında bile
değildirler.
İçtimai terbiyesizlikler, ruhları
birbirinden soğutur. Sosyal yakınlaşmanın meydana gelmesine engel olur. Terakki
ise, bu irtibatın sağlam ve devamlı olmasına bağlıdır.
Terakki önce fikre, sonra dile,
sonrada ele gelir. Düşünen söyler, söyleyebilen yapar. Her söyleyen, söyleyen olmadığı
gibi, pek çoğu kuru gürültüden ibarettir.
Terakki ışıktır. Bulunduğu her yeri aydınlatır.
Bir şeyin parlaklığı, temizi, iyisi, güzeli daha muazzamı ancak ilerlemeyle
mümkündür.
Güzel tavırlar, güzel ifadeler
terbiyenin hal ve hareketlerde, düzen ve intizam fikrinin terakkisiyle ortaya
çıkar.
Bir evdeki, apartmandaki,
şehirdeki, ülkedeki ilerleme, onlardaki duygu ve düşüncelerin terbiye
edilmeleri ve intizamlı oluşlarının sonucudur.
Bahçeyi mezbeleye çevirmek “tedenni”, yani gerileme; bir mezbeleyi
bahçeye çevirmek terakkidir.
Fikirleri ve toplum hayatı terakki
etmiş milletlerin; memleketleri cennet, ibadet yerleri saray, mezarlıkları gül
bahçesidir. Yahya Kemalin ifadesiyle "mezarlarıyla
iç içe yaşayan bir milletiz"
Fikren terakki etmemiş olan milletlerin,
memleketleri harap, ibadet yerleri sönük, mezarları perişandır.
Bir insan, bir toplum yolda
yürürken bir anda dikkat etmezse kendini anayolun ortasında bulabilir. Eğer
ilerleme yolunda korkmadan yürürse çağı ve ötesini yakalayabilir. Bu yolda en
büyük engel korkularımız, önyargılarımız ve hoş görüsüzlüğümüzdür.
Duvardan bir taş düşmesi veya
koparılması onun yıkılıp harap olmasına neden olur. Duvara bir taşın konulmasıda,
binanın mamur olmasına ve terakkisine sebep olur. O halde yapıcı olmak işin
esasıdır.
Küçük veya büyük işler, yenilikler terakkiyi,
yıkımlar, dışlamalar, katı kurallara takılıp kalmalar, kırıp dökmeler,
eksikliğe, kötülüğe ve ilerlemenin önünü kesmeye neden olur.
İlerleme arıyor isen kendine, etrafına,
şehrine, ülkene ve dünyaya bakacaksın. Elde ettiğin bilgileri kıyaslayarak
gerçeği yakalayacaksın.
İlerleme tecrübeden istifade etmeye
muhtaçtır. Her yetişen genç, kendi bildiğine, kendi gördüğüne inanıp dayanırsa
millet daima çocuk kalır.
Çocukluktan kurtulmak için ilerlemek,
dünyayı doğru okumak, önyargılardan kurtulup ülke enerjisini boş yere harcamak yerine,
gelişmeye, ilerlemeye ve terakkiye harcanmalıdır.