Ölüm Gerçek İhtiyarlık Olmasaydı
Erzurum'un kışı zordur balam,
Tandırında tezek yakar Erzurum,
Buz tutar yiğitlerin bıyığı,
Ve geceleyin karlı ovada,
Kaskatı katılaşmış, donmuş görürsün karanlığı...
Nazım Hikmet böyle tanımlıyordu. 1972 yılında sanayi siteleri yeni hayat alanı olurken genç bir delikanlı olan Ahmet Usta sabahleyin atölyesine gitmiş, kapıyı açıp sobasını yakmış, havanın bile kaskatı kesildiği mekânında bir taraftan ısınmaya çalışıyor, diğer taraftan gelecek müşterilerini bekliyordu.
Sokaklar kar yığınlarıyla kaplanmış, Evliya Çelebi'yi doğrular gibi havadaki bir cisim yerçekimine meydan okuyup bırakıldığı yerde kalabilirdi. Öyle anlatıyordu Çelebi. "Damdan dama atlayan kedi donmuş baharla birlikte buzları çözülüp ayakları üzerinde yere düşmüş". Hava o kadar soğuktu.
Ahmet usta ellerini sobanın borusunda ısıtırken birden dükkâna doğru yaklaşmakta olan ihtiyar dedeyi görmüş, içinden kapıda bekleyip bir kaç kuruş verip göndereyim düşünceleriyle kapıya yaklaştığında, bıyıkları, kaşları buz tutmuş, iki bastona dayanmış, yürümekte zorluk çeken ihtiyarı karşısında görünce tereddüt geçirmeden bu titreyen ihtiyarı alıp sobanın başına oturtmuştu.
İhtiyarın elleri buz kesmiş , titriyor kaşlarında ve sakalındaki buzlar ise sıcaklığın etkisiyle erimeye başlıyordu.
Usta yeni demlediği çaydan doldurup misafirine ikram ederken içinden geçenleri hayal bile edemiyordu. İhtiyar dede; iki, üç bardak çayı yudumlarken Ahmet usta birden, titreyen iki eliyle bardağı tutmuş ihtiyara "amca bu soğukta ne diye dışarı çıktın bak soğuk donup kalırsın", deyince çayı yudumlayan ihtiyar birden durmuş bir ah çektikten sonra sessiz kalmıştı. Usta baltayı taşa vurduğunun farkına geç varabilmiş, ne diye böyle patavatsız soruyu sordum diye içten içe hayıflanmıştı.
İhtiyar ısınmış, çayını yudumlamış, oturduğu yerden kalkarak kapıya yönelmişti. Dükkânda bastonun çıkardığı sesten başka bir ses çıkmıyordu. Derken kapıyı usta açmış, ihtiyar kapıdan çıkarken birden durup ağzından şu cümle çıkmıştı.
"Ölüm gerçek olsaydı ama şu ihtiyarlık olmasaydı".
İhtiyar giderken Ahmet usta şu ihtiyarın söylediğine bak ne diyor.
Yıllar yılları kovalamış, sene 2016 ya gelmişti. O günün genç ustası 70'ni devirmiş, torun torba sahibi olmuş, ancak yıllar önce ihtiyarın söylediklerinin doğruluğunu bütün hücrelerine kadar hissetmişti.
Evet , "ölüm olsaydı ama şu ihtiyarlık olmasaydı".