Söz Tutması
Ayak izlerim belirecek kadar, oluk oluk akan bir cam kesiğiydi sadece.
Bir temizlikçi kadın, kanımı kaldırım taşlarından silmeyi akıl etseydi; hastaneden, geldiğim yöne doğru takip edilseydi izlerim, bulunurdu kâtilim...
Gözlerimle seyrettim!
Tam sekiz ilmek, gencecik tenime bata çıka iğne iğne dikildi, bana mısın demedim! Gözüm kararmadı, midem kalkmadı, kan tutmadı hiç beni.
Alınırken
dikişlerim, sandım ki biraz tütün pekâlâ durdurabilirdi kanımı. İğne, iplik,
ilmek… ne gereği vardı bütün bunların?
Söylendim durdum! Ama sonra…
- Kemiğiniz görünüyordu, buna mecburduk, dediğinde Hemşire, bayılmışım!
Kan tuttu
sandı herkes. Hâlbuki gördüğüm kan revan ve acıyan can kaldırmadı midemi.
Gözümü karartan gördüklerim değildi. İliklerime kadar canımı yakan, bembeyaz kemiğime dayanan neydi? Gözümle gördüğüm cam kesiğinden daha mı keskin Hemşire'nin sözleri?
Hâlâ başım dönüyor...
Zerre kadar söz tutmazken, her zerremi söz tutuyor.
#