Geri
Mustafa Özbilge Mustafa Özbilge Dıngılım

Gürleyik Çayı Hacca mı Gitti?

Tepelerin yemyeşil
Akarsuların neşe
(Hafız İrfan Çakır)
Yayın: Güncelleme:

I.

Anadolu insanı, çekilen su kuyusu için hacca gitmiş olabileceği yorumunu yapar. Zira çekilen su, mübarek zemzem suyuna katışmak için yerini yurdunu terk etmiş, Mekke’ye gitmiştir. Biz buna edebiyatta hüsn-i tâlil deriz, yani bir hâdisenin oluşuna, tabiî sebebi dışında güzel bir sebep bulma.

Şâirâne bir iştir bu. İnsanları, sebeplerin katı gerçekliğinden biraz olsun uzaklaştırarak olaylara teskin edici bir taraftan bakabilmelerinin imkânını verir.

Gürleyik Çayı, hacca mı gitti diyerek insanlar biraz teskin olsun düşüncesinde hiç değilim. Öyle ki haccın şartlarından biri de kişinin hacca gidip gelebilecek, evdekilerin nafakasına da yetecek miktarda parasının olması. Bizim Gürleyik Çayı da bu yönden bakıldığında civarın en zengini addedilirdi.

Üzerinde yok yoktu!

Binlerce alabalığın bulunduğu bir alabalık çiftliği, binlerce tavuk kapasiteli onlarca kümes, fındıklıklar, enginar tarlaları, çilek tarlaları, buğday tarlaları, meyve bahçeleri, ceviz bahçeleri, bostanlar… Son son kaç MW’lık elektrik enerjisi üreteceğini bilemediğim bir HES.

Her sene yaylasının düdenlerine saklanan kar suyunun, Mahdumlar’ın ayaklarına esrarengiz bir yolculuktan sonra yaz-kış buz gibi nasıl döküldüğünü kimse bilmez.

Kim bilir?

II.

Oscar Wilde’ın, “… her şeyin fiyatını bilen, fakat hiçbir şeyin değerini bilmeyen” diyerek ifade ettiği insanların, başta su kaynakları olmak üzere her türlü tabii kaynağın metalaşmasına hizmet ettiği bir dönemi yurt çapında yaşamaktayız.

Su kaynaklarından enerji elde edilmesini öngören projeler, hidro-enerji alanının daha önce görülmemiş ölçüde piyasa ilişkilerine açılması, hidro-enerji temelli kalkınma vaadleri ve her türlü tabii kaynağın sermayeleştirilmesinin önündeki bütün engellerin kaldırılması bugünkü neoliberal politikaların bir yansıması olduğu herkesin malumu.

Sorun, bilinmeyenlerde; belki de bilinmek istenmeyenlerde, yani: sonuçta.

Biz “son”u, âhireti hesap eden bir milletiz oysa: İbrahim’in milleti…

Dünya’nın yanı başında âhiret vardır. Tedbir, hem önlemek hem de yönetmek mânâsına gelir. Herkes kendi sorumluluk alanından mesuldür. “Tedbir-i mülk” der büyükler, “mühmel bir halde kalınca harâb olur. ” Memleketin idaresinde ihmalin affı da olmaz. Acısını nesiller çeker.

Kısa mesafede geniş yükselti farkları kat eden bir dereciğin üzerine nehir tipi HES geçirilmesinin (baraj değil), suyu bir boru sistemiyle by-pass ederek kullanmanın kısa vadede ne zararı dokunabilir diye bir cümle kurmak, işleri bir yere kadar yürütür. Ancak tabiatı kendi mantığınca gözlemleyip, kategorize eden, kendisine mal eden ve nihayet tüketen/kirleten kapitalizmin buyruğuna teslim olunur.

Veren verdiğiyle kalır, sonrasında itiraz etmek kuru gürültüden başka bir anlam ifade etmez. Suyu, otu ve ateşi kamu mülkiyetinin delili sayan en başta Müslüman’dır. Öyleyse itiraz en başta gelir.

III.

Adapazarı’na 5 km olan ve halk arasında Beşköprü denilen Justinianos Köprüsü’nün günümüze ulaşmamış olan kitabesi şair Agathias'a ait bir vecizeyi içeriyormuş:

“Şimdi, taşkın suları bu sütunların arasından geçen ey Sangarios (Sakarya) nehri; sen de artık bir hükümdarın eliyle onun kulu olmuş onun istediği gibi akıyorsun, tıpkı mağrur Hespera ve Med Halkları ve tüm Barbar yığınlar gibi. Bir zamanlar gemilere baş kaldıran, bir zamanlar dindirilemeyen sen, şimdi geçit vermez taşların vurduğu prangaların arasındasın. ”

Bir de Sakar Dede efsanesi var.

“Günün birinde Sakar Dede adında bir ermişin yolu bu yöreye düşer. Sakarya üzerindeki Beşköprü’de durdurulup geçiş vergisi istenir. Sakar Dede, parası olmadığını ve bu parayı ödeyemeceğini söyler. Fakat parası yoksa köprüden geçemeyeceği kendisine söylenince ellerini açıp Tanrı’ya dua eder. Duası bitmeden nehir yer değiştirip Sakar Dede’nin gösterdiği ovadan akmaya başlar. İnanışa göre o günden sonra nehrin adı sakar diye anılmaya başlar. ”

Sakarya nehrinin eski yatağı yaklaşık 3 kilometre kadar doğuya kaymış. Köprünün altından Sakarya nehri akmıyor. Belki de Justinianos Köprüsü, cezası asırlarca süren bir bekleyişe mahkûm edildi. Sakarya Nehri’yse prangalarını kırdı.

Su akar yatağını bulur.

Yukarıdaki anlatılar pek de dikkate alınmayıp değişen yeryüzü şekillerinden, iklim şartlarından ve hatta “fay hattında deprem olduğu, bu sebeple kesilmiş olabileceği” fikri size daha muteber görünebilir. Ancak şu hadîs-i Şerifi hatırlamak/hatırlatmak aradığımız çözümü, bir çözümsüzlüğe dönüştürmekten bizi kurtarabilir.

Zeyd İbnu Halid (ra) anlatıyor: “Resulullah (sav) Hudeybiye’de, bize, geceleyin yağan yağmurun peşinden sabah namazı kıldırmıştı. Namaz bitince cemaatin önüne geçti ve:

“ Rabbiniz ne dedi biliyor musunuz? ” buyurdu. Cemaat:

“ Allah ve Resûlü bilir!” dediler.

“ Allah Teâla Hazretleri: “Kullarımdan bir kısmı bana mü’min, bir kısmı da kafir olarak sabahladı. ‘Allah’ın fazlı ve rahmetiyle bize yağmur yağdırıldı. ’ diyen bana mü’min, yıldızları da inkar edici olarak sabahladı.

Kim de: ‘Falanca falanca yıldız sayesinde bize yağmur yağdırıldı. ’ dediyse o da bana kafir, yıldıza mü’min olarak sabaha erdi. ” dedi!” buyurdular. ”

IV.

Merhum Hafız İrfan Çakır, Taraklı’nın akarsularını “neşe” olarak tavsif ediyor şiirinde. Göl için pek söylenir mi bilmiyorum. Daha çok durgundur göller. Ama bir çocuk gibi kıkırdar, çağıldar âdeta kahkahalar atar dereler. Suyla yenilenir insan, tazelenir, tıpkı bir çocuk gibi…

Suyun müşterek kullanımı, herkesi güldürür öyleyse. Beraber gülünür, beraber ağlanır. Ölü dahi beraber yıkanır; ortada kalmaz, kokmaz.

Ya kötü bir rüya varsa ortada dolaşan… Uykuları kaçıracak kadar korkunç bir rüya… Kokuyorsa, yanına oturulmuyorsa, ölüyorsa, umursanmıyorsa, kâbusa dönüşmüşse…

Rüyayı suya anlatmalı öyleyse. Dert gördüğün su gibi akıp gider. Pırıl pırıl suyun ışığı karanlık ruhları aydınlatacaktır. Bereket herkesin hânesine dolacaktır. Dışta bırakmamacasına…

V.

Elmalılı Hamdi Yazır merhumun Mülk (Tebâreke) suresinin son ayeti hakkında söylediklerine kulak vermeliyiz:

“De ki gördünüz a! Kendinizi ve gösterilen yolu bir düşünün, söyleyin bakayım. Eğer suyunuz batakalırsa -hayatınızın en mühim ve umumi mayesi olan su, arzdan külliyen çekiliverir de Allah rahmetini tamamen kesiverir, menba’larınız kuruyakalırsa yâhut bedeniniz ve cemiyetinizin suyu çekiliverir de o güvendiğiniz dünya hayatınız kuruyuverirse size bir mâimaîn, bir göz suyu, bir menba’, bir kaynak suyu, bir âb-ı revân kim getirir?

Hangi ferd, hangi devlet, hangi fen ve sanat sahibi arzda veya bedeninizde o hayat mayesini yaratabilir? O Rahman’dan başka hiç kimse getiremez. Bu artık en belli bir hakikat değil mi?

Demek ki o Rahman’dan beride hayat verecek ve tevekkül olunabilecek hiçbir şey yoktur. Hakikatte öldürecek ve ölüleri diriltebilecek ondan başka kimse yoktur.

Demek ki ondan, onun rahmetinden başkasına dayananlar ve ona gitmek istemeyenler Dünya ve Âhiret açık bir dalâl içindelerdir. Ve öyle olduklarını onun bir rahmeti olan o hayat suyu kesiliverdiği zaman anlayacaklardır. ”


#

Yorumunuzu Ekleyin

Adı-Soyad
E-Posta
Yorum
İşlemin Sonucu
  • Yorumlar T.C. Yasalarına aykırı olamaz.
  • Hakaret içeren yorumlar, yayınlanmasa bile yasal mercilere iletilebilir
  • KVKK Kapsamında, bilgileriniz, yasal merciler hariç kimseyle paylaşılmaz.
  • Formda doldurduğunuz bilgiler ve IP adresiniz sisteme kaydedilir.
  • Yorumunuz onaylanıp yayınlandığında, sadece yorum, isim ve yorum tarih saati gösterilir.
Yorum Ekle

Yorumlar

Gökhan
10.11.2016 / 22:30:57
Mustafa kardeşim çok güzel yorumlamışsın tebrikler... Varken değeri yok yokken değerli bir elmas gibi...
Hüseyin Aktaş
10.11.2016 / 23:39:20
Esselemu aleyküm ben öğrencin Hüseyin paşo Allah'ın rahmeti bereketi senin ve ailenin üstüne olsun rahmeti hiç eksik kalmasın
abdullah
11.11.2016 / 02:04:50
Zeyd İbnu Halid (ra) anlatıyor: “Resulullah (sav) Hudeybiye’de, bize, geceleyin yağan yağmurun peşinden sabah namazı kıldırmıştı. Namaz bitince cemaatin önüne geçti ve: “ Rabbiniz ne dedi biliyor musunuz? ” buyurdu. Cemaat: “ Allah ve Resûlü bilir!” dediler. “ Allah Teâla Hazretleri: “Kullarımdan bir kısmı bana mü’min, bir kısmı da kafir olarak sabahladı. ‘Allah’ın fazlı ve rahmetiyle bize yağmur yağdırıldı. ’ diyen bana mü’min, yıldızları da inkar edici olarak sabahladı. Kim de: ‘Falanca falanca yıldız sayesinde bize yağmur yağdırıldı. ’ dediyse o da bana kafir, yıldıza mü’min olarak sabaha erdi. ” dedi!” buyurdular. ”
Nazmi
10.12.2016 / 19:16:07
Allah sizden razı olsun.

YAZARIN SON YAZILARI

Yemen Dalgası

Yemen Dalgası

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Üçyüzaltmış Derece Halk

Üçyüzaltmış Derece Halk

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Meymenetsiz Ticaret, Maymunlaşan Siyaset (52)

Meymenetsiz Ticaret, Maymunlaşan Siyaset (52)

Mustafa Özbilge'nin yeni yazısı yayında...
Yok!

Yok!

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...
Ya Dış Mihrak Dedikleri İçleriyse (51)

Ya Dış Mihrak Dedikleri İçleriyse (51)

Mustafa Özbilge'nin yeni yazısı yayında...
Acılarımız Hafifledi

Acılarımız Hafifledi

Mustafa Özbilge'nin yeni şiiri yayında...

GENEL BİLGİLER

Taraklı

Taraklı

Taraklı Nerede, Taraklı'nın tarihi ve coğrafi özellikleri
Taraklı Otobüs Saatleri

Taraklı Otobüs Saatleri

Ağustos 2023 Güncel Taraklı - Sakarya Otobüs Kalkış Saatleri, Taraklı Otobüs Saatler 2021, Taraklı Otobüs Tarifesi, Taraklı Sakarya ilk otobüs ne zaman? Taraklı - Sakarya Son Otobüs Ne zaman? Sakarya Taraklı İlk Otobüs Ne Zaman, Sakarya Taraklı Otobüs Saatleri, Taraklı Koop Otobüs Saatleri
Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'da Gezilecek Yerler

Taraklı'ya geldiğinizde gezilecek yerler neresidir? Taraklı'nın en popüler gezilecek yerleri yazımızda.
Taraklı Termal Turizmi

Taraklı Termal Turizmi

Taraklı'da termal turizmi, Türkiye'deki belli başlı noktalardan biri haline gelmiştir.