Biz Hancıyız…
Biz Hancıyız…
Önceki gün akşam saatlerinde İlçemizin güzide Kaymakamı Sayın Halis Hacıismailoğlu ile iş yerimizin önünde karşılaştık. Ayaküstü sohbet ederken kendisini iş yerimizde misafir ettik. Hava soğuk olduğu için niyetimiz salep içmekti. Âmâ çay ile yetinmek durumunda kaldık.
Zaman zaman Kaymakamımız Halis Hacıismailoğlu’nu makamında ziyaret ederim. Genç, idealist ve kibar bir Kaymakam.
İş yerimizde ki sohbetimiz farklı keyifli bir sohbet oldu. Bu sohbet sırasında anladım ki zaman çabucak geçip gitmiş. Taraklı ’da görev yapan Kaymakamları birer birer gözümün önünden geçiverdi..
**
Bir Anı…
Bu buluşmamızda gelin sizinle de bir yolculuğa çıkalım. Bu hafta böyle olsun.
Gazetecilik bir gönül işidir,
Ağır sorumlulukları olan maddi menfaat beklemeksizin emek sarf edilen bir iş, karşılıksız çıkarsız ve riyasız sevmek gibi. Bu nedenle bu uğurda alın teri dökerken “Hancı” olduğumuzu belirtmek isterim.
On dört Vali, ve Taraklı’nın ilçe olmasıyla birlikte ilk Kaymakamımız Seyfullah Hacımüftüoğlu ve halen Taraklı Kaymakamlığı görevinde bulunan Halis Hacıismailoğlu’na kadar yaklaşık kırk Kaymakam ve sekizinci dönem Belediye Başkanı gördüğümü bu nedenle anılarla dolu habercilik hayatımızın olduğunu belirtebilirim.
Ulusal bir gazetenin Taraklı muhabirliğini yaptığım ilk yıllarda o gazetede haberimizin yayınlanması büyük bir başarıydı.
Taraklı’da görev yapan Kaymakamlardan biriydi…
Daire Müdürlerine, kamu görevlilerine farklı bir bakış açısı vardı. Belki de çalışma metodu bu şekildeydi…
O günlerde Taraklı İlçesi’ne bağlı Çay köyünde heyelan meydana gelmişti. Evlerde ciddi hasarlar oluşmuştu. Sakarya’dan iki gazeteci büyüğüm ile detaylı bilgiler almak için Kaymakam Bey’in makamına gittik. On dakika görüşüp yanından ayrılmayı düşünmüştük.
Odasına girdiğimizde çekilmez bir görüşme yapacağımızı anladık…
Heyelan hakkında bilgi almak için daha ilk soruyu sormadan gazeteci büyüklerimden birinin cep telefonu çalmaya başladı.
O sürekli telefonu meşgule atıyor ama ısrarla karşı taraf aramaya devam ediyordu.
Ben Kaymakam Bey’den arkadaşımın telefonuna bakması tavsiyesini söylemesini beklerken onun davranışı karşısında adeta çarpılmıştım…
O ; “-Çık dışarı, Telefonuna dışarıda bak!” diye sert bir şekilde tavsiyede bulundu…
Tüylerim diken diken olmuştu ve ne yapacağımı şaşırdım o an
Düşman biri olarak makam odasını terk ettik…
O gün heyelan ile ilgili elimizde fotoğrafalar vardı… Fotoğrafların altı haber ile doldurulacaktı.
Asıl niyetimiz Çay Köyü’nde yaşanan heyelanın önemini anlatmak olacaktı.
Özellikle mülki amirin heyelan hakkında neler söyleyeceği çok önemliydi.
Haberi yapmama şansımız yoktu. Elimizdeki Kaymakam Bey’in heyelan bölgesinde incelemeleri fotoğraflarından haber yapmayı düşündük…
Fotoğrafları inceledik... Tekrardan inceledik. Bir kez daha inceledik.
Kaymakam heyelan bölgesindeyken fotoğrafta bir ayrıntı vardı… Fotoğraf kadrajının içerisinde bir köpek havlıyor köpeğin havlamasından tedirgin olan Kaymakam Bey’in heyelan bölgesinden korkarak geri dönüşü yansımıştı.
Haberin manşeti bakın nasıl belirlenmişti.
“Heyelan Bölgesinde köpekten korkan Kaymakam kaçtı… ”
Bu manşet o fotoğrafla bütünleşiyordu.
Haber gazetelerde yayınlandıktan sonra Kaymakam Bey’in yüz ifadesi her şeyi anlatıyordu. Çünkü haber doğruydu.
Kimler geldi kimler geçti…
Bizim vakur duruşumuz değişmedi… Ses tonumuz değişmedi. Ne gücümüz eksildi, Ne de Taraklı Sevdamız…Böyle “mimlendik” biz..
Sabırla okuduğunuz için teşekkür ediyorum
Haftaya görüşmek dileğiyle, sağlıcakla kalın, Hoşçakalın.