17 Ağustos Depremi'nin 25 yılı ve Orman Yangınları.
17 Ağustos 1999... Tarihimize kara bir leke olarak kazınmış bu gün, Türkiye’nin büyük bir kısmını sarsan Marmara Depremi’nin 25. yılına işaret ediyor. O gece, sevdiklerimizi, evlerimizi, hayatımızı geri dönüşsüz bir şekilde kaybettik. Aradan geçen çeyrek asra rağmen, acılar hâlâ taze, yaralar hâlâ derin. Depremde kaybettiğimiz canlarımızı bir kez daha rahmetle anıyor, hayatta kalanlara Allah’tan sabır diliyorum. Rabbim, ülkemize bir daha böyle büyük bir acı yaşatmasın.
Bu derin acıların ardından ülkemiz, bir başka büyük felaketle karşı karşıya kalıyor: Orman yangınları. Ne yazık ki, doğal afetlerin yarattığı bu tahribatların üstesinden gelmede yetersiz kalırken, doğa bize başka şekillerde de ders vermeye devam ediyor. Şu anda İzmir, Aydın, Bolu ve diğer birçok bölgede, büyük orman yangınlarıyla mücadele ediyoruz. Bu yangınlar, sadece yeşil örtümüzü değil, aynı zamanda doğanın dengelerini ve ekosistemimizi de tehdit ediyor. Ormanlar, yalnızca doğal güzelliklerimizi değil, aynı zamanda su kaynaklarımızı, hava kalitemizi ve biyolojik çeşitliliğimizi de koruyor.
Orman yangınlarının çoğu, basit ihmallerden, özellikle anız yakılması gibi yanlış uygulamalardan kaynaklanıyor. Bu tür ihmaller, küçük bir kıvılcımın büyük bir felakete dönüşmesine neden olabiliyor. Yangınların yayılması ve büyümesi, sadece doğanın değil, aynı zamanda insan yaşamının da tehdit altına girmesine yol açıyor. Tarım alanları, yerleşim yerleri, hatta insanların canları bu felaketlerden etkileniyor. Ormanlarımızın korunması, sadece çevresel değil, aynı zamanda toplumsal bir sorumluluk olarak karşımıza çıkıyor. Her birey, çevresel bilinci artırmak ve bu tür olayların önlenmesi için katkıda bulunmak zorundadır.
Depremin acısını yüreğimizde taşırken, orman yangınlarının yol açtığı yıkımı da göz ardı edemeyiz. Her iki felakette de insan faktörü, önlenebilir hatalar ve ihmaller büyük rol oynuyor. Depremlerde olduğu gibi, orman yangınlarında da farkındalık yaratmak ve önleyici tedbirler almak elzemdir. Geçmişten ders almalı, geleceğimizi daha bilinçli inşa etmeliyiz. Doğal afetlere karşı daha hazırlıklı olmak, çevreye ve doğaya saygılı davranmak, gelecek nesillere bırakacağımız en önemli miras olacaktır.
Depremde ve yangınlarda kaybettiklerimizi saygıyla anıyor, doğamıza, evlerimize, sevdiklerimize sahip çıkma sorumluluğumuzun bilinciyle hareket etmemiz gerektiğini bir kez daha hatırlatıyorum. Felaketlerin gölgesinde kalan ülkemiz, birlik ve beraberlik içinde hareket ederek bu zor günleri aşabilir. Ancak, bu zorlukların üstesinden gelmenin yolu, hem geçmişin acılarından ders almak hem de doğanın korunmasına yönelik daha duyarlı ve etkin önlemler almaktan geçiyor.
Haftaya görüşmek dileğiyle.Allah yardımcımız olsun.