Keşkek ve Susamsız Simit…
Değerli Okuyucular,
Birkaç haftadır sizlerle Taraklı’nın kültürel ve lezzet dolu geçmişine dair nostaljik yazılar paylaşıyorum. Yazılarımın ilgiyle takip edildiğini görmek beni hem mutlu ediyor hem de bu güzel ilçenin zengin mirasını aktarma konusunda motive ediyor.
Bugün sizlere Taraklı’nın köklü mutfak kültürünün en özel lezzetlerinden birinden, düğünlerin baş tacı keşkekten söz etmek istiyorum.
Ülkemizin farklı yörelerinde keşkek genellikle tavuk etiyle yapılır. Ancak Taraklı’da bu gelenek farklıdır. Burada keşkek, küçükbaş hayvanın boyun (gerdan) etiyle hazırlanır. Bu özellik, Taraklı keşkeğini diğerlerinden ayıran en belirgin farktır.
Ancak ne yazık ki son zamanlarda, ekonomik nedenlerle Taraklı’da da bazı düğün ve toplu etkinliklerde keşkeğin tavuk etiyle yapıldığına tanık oluyoruz. Elbette bu tercih anlaşılabilir; ama bizim gerçek keşkeğimiz, boyun gerdanından yapılır. Bu lezzetin ve kültürel değerin korunması gerektiğini düşünüyorum.
Keşkek, yalnızca bir yemek değil; bir kültürdür. Dayanışmanın, emeğin, paylaşmanın ve birlikte sofraya oturmanın adıdır. Taraklı’da keşkek yapımı, düğün gecesi başlar. Gece saatlerinde kazanlar yakılır, içerisine buğday ve et konur. Pişirme süreci sabaha kadar sürer; keşkek sürekli karıştırılarak – yani dövülerek – hazırlanır. Bu zahmetli süreç sabaha karşı tamamlanır. Dövme işlemi sabaha yakın saatlerde yapılır ve keşkek, düğün sabahı saat 10:00 gibi büyük sofralarda servis edilir.
Üzerine mutlaka kızdırılmış tereyağı gezdirilir ve bol karabiber serpilir. İyi yapılmış bir keşkek kaşıktan alınırken uzamalıdır; bu kıvam, ustalığın göstergesidir.
Tam bu satırları yazarken, kapıdan içeri kıymetli büyüğüm, eski fırın ustalarından merhum Rauf Kaya’nın oğlu İbrahim Kaya Abi girdi. Sohbet koyulaştı, konu Taraklı mutfağına gelince, çocukluğumuzun unutulmaz lezzetlerinden biri olan susamsız pekmezli simitten söz etti.
“Eskiden,” dedi İbrahim Abi, “Ramazan ve Kurban Bayramlarında mutlaka yapılırdı bu simit. Ama bildiğimiz simit gibi değildi; susamsız olurdu ve pekmezle hazırlanırdı.”
İlgiyle dinlemeye başladım…
Önce simit hamuru hazırlanır, ardından kaynatılmış pekmezin içine atılırmış. Hamur, pekmez içinde bekletilerek yumuşatılır, ardından simit şekline getirilip fırına verilirmiş. Üzerine susam serpilmediği için de adına “susamsız simit” denirmiş.
İbrahim Abi tarifin püf noktasını da şöyle paylaştı:
“Pekmez ne çok sulu olacak, ne de koyu. Kıvamı tutturamazsan, simit ya sert olur ya da dağılır.”
Ayrıca bu hamurla sadece simit değil, kurabiye ve makarna benzeri şekiller de yapılırmış. Ramazan ayında sahur sofralarının vazgeçilmez lezzetleri arasında yer alırmış. Bugün kulağa nostalji gibi gelse de, bir zamanlar Taraklı evlerinin mutfağında bu tatlar oldukça yaygındı.
Keşkek ve susamsız pekmezli simit…
İkisi de sadece birer yemek değil; bayram sabahlarının kokusu, düğün gecelerinin neşesi, sahur vakitlerinin huzurudur. Hepsi bir araya geldiğinde, karşımıza Taraklı’nın lezzet dolu ve anlam yüklü mutfak kültürü çıkar.
Bu değerleri yaşatmak, unutulmamasını sağlamak ve gelecek kuşaklara aktarmak hepimizin ortak sorumluluğudur.
Haftaya tekrar görüşmek dileğiyle…
Sevgiyle, saygıyla…
