Biz “Helva” Demesini de Biliriz, “Halva” Demesini de…
Eskiden Taraklı sokaklarında mis gibi helva kokuları yükselirdi. Bu koku sadece bir tatlının habercisi değildi; geçmişin, emeğin ve paylaşmanın kokusuydu. Bugün birçok meslek gibi, helvacılık da unutulmaya yüz tuttu. Ama Taraklı’da bu meslek hâlâ yaşıyor. Çünkü biz, bu geleneği sürdüren son aileyiz. Ben, bu yazıyı Taraklı’nın tek helvacı ailesinin bir ferdi, bir helvacı torunu olarak kaleme alıyorum.
Dedem Yusuf Kömürcü ve babam Hüseyin Kömürcü, bu mesleğin son büyük ustalarıydı. Onlardan hem helva yapmayı, hem de helva anlatmayı öğrendim. Daha doğrusu eşim Ayşe Hanım yapıp ben satıyorum. Ayrıca helva sadece kazanlarda kaynatılmaz; kelimelerde, sohbetlerde, emeğin içinde yoğrulur. Bu da benim işim
Helva yapmak maharet ister. Şeker 150°C’de kaynatılır, içine çöğen kökü suyu katılır. Usta eliyle çarpılır, beyaz bir şeker ağdası elde edilir. Sonra tahin eklenir ve yoğrularak kıvama getirilir. Kalıplara dökülür ve soğumaya bırakılır. Ortaya çıkan şey sadece tatlı değil; doğallığın, emeğin ve köklü bir geleneğin somut halidir.
Eskiden Taraklı çarşısında meşhur helvacı dükkânımız vardı. Öğle vakti gelenlere sıcak ekmekle köpük helva ya da tahin helva ikram edilirdi. Helvacı dükkânımız bir anlamda lokanta gibiydi. Pazara gelen köylü, cebindeki beş kuruşla helva ekmek yerdi. Karın doyurur, biraz da soluklanırdı. O dükkân sadece helva değil, gönül de dağıtırdı.
Helva aynı zamanda tarım işçisine moral, alın terine verilen kıymettir. Ekin ekimine başlandığında ya da ipekböceği kozası toplanırken, işin sahibi bir teneke köpük helva götürür, işçilere dağıtırdı. Bu bir ödül değil, bir gönül alma şekliydi. "Helali hoş olsun"un tatlı haliydi.
Ben, dedemle ve babamla defalarca “Helva Sohbetleri” yaptım. Onlar bana sadece tarifleri değil, bu işin ruhunu anlattılar. Dedemin sıkça söylediği bir laf vardı:
“Halk elmaya ‘alma’ der. Biz ‘halva’ demesini de biliriz, ‘helva’ demesini de!..”
Bu sözde bir gurur, bir aidiyet, bir de hoşgörü vardı. Biz kelimenin nasıl söylendiğine değil, içinde ne taşıdığına bakardık. Çünkü helva, kültürün de vicdanın da aynasıdır.
Yazımı da yine dedemin gülerek anlattığı bir Nasreddin Hoca fıkrasıyla bitireyim:
Bir gün Hoca helvacı dükkânının önünden geçerken, vitrinlerdeki taze helvaları görünce canı dayanamaz. İçeri dalar, “Bismillah” deyip yemeye başlar. Helvacı sinirlenir:
“–Be adam! Okkasız, kantarsız, parasız, pulsuz ümmet-i Muhammed’in helvasını ne hakla yiyorsun?” diye çıkışır. Hatta dövmeye kalkar.
Hoca da şaşkınlıkla şöyle der:
“–Yahu, ne iyi insanlar! Adama döve döve helva yediriyorlar!”
Biz de bu mesleği döve döve değil, sevdirerek yaşatmaya çalışıyoruz. Dedemden babama, babamdan bana geçen bu emanetin sorumluluğunu taşıyoruz.eşim Ayşe Hanım yapar,ben satarım
Ve son söz:
Helva, sadece bir tatlı değil; bir kültürdür. Biz “helva” demesini de biliriz, “halva” demesini de…
#kalem-helva #halva #tarakli
