Sezai MATUR
Sakarya Gündemi
Unuttuk, unutturduk
Yayın:
Güncelleme:
17 Ağustos depreminin hemen ardından o büyük acıyı hiç unutmayız gibi geliyordu… Her yerde aynı şeyi konuşuyor, yazıyorduk…
" Unutmayız, unutturmayız"
Kendimizden, unutmayacağımızdan öylesine emindik ki, başkaları için de "unutturmayız" diyorduk…
Gördük ki, hep birlikte unutmuşuz…
Bu gece saat 03.02'yi geçtiğinde depremin üzerinden tam 9 yıl geçmiş olacak…
Geçen 9 yıllık süre içinde o büyük acıları unuttuk…
Evet, belki o acılarla yaşamamız mümkün değildi…
Ancak biz, depremin üzerinden yıllar geçerken, yeni depreme hızla yaklaştığımızı da unuttuk…
Yeni bir depremin, 17 Ağustosun salladığı, yorduğu eski binaları yerle bir edeceğini de unuttuk…
İlk yıllar bilim adamları sık sık bu gerçeği bizlere, yetkililere anlattılar…
Ancak ne yetkililer, ne de biz Sakarya halkı bu gerçeği görmedik, görmek istemedik…
Bu şehrin olası bir depremde yerle bir olabileceği ihtimalini hiç anlamadık…
1966 depremini görmüş iki katlı Adliye, Milli Eğitim ve Askerlik Şubesi binalarının nasıl yerle bir olduğunu hatırlamadık…
Depremin üzerinden 9 yıl geçti…
Şehri yönetenler de, bu şehirde yaşayanlar da olası bir depremin bu şehri yıkacağını görmüyor, görmek istemiyor…
Herkes günü kurtarmak derdinde…
Orta hasarlı binalar dahil tüm çok katlı binalar şimdi birer yaşam alanı…
Bilim adamları tüm bu binaların hepimiz için birer hazır mezar olacağını söylüyor…
Biz inatla mezarlarımızın içinde yaşamaya devam ediyoruz…
Bu yetmiyor, tüm binalarımızı biraz daha konforlu olsun diye doğalgazla ısıtıyoruz…
Evlerimize doğalgaz bağlarken de hiç deprem olmayacakmış gibi davranıyoruz…
Japonların Kobe depremindeki doğalgaz yangınlarından yola çıkarak bulduğu ve İstanbul'da tüm binalarda zorunlu tutulan otomatik gaz kesici sistemi Sakarya'daki doğalgaz uygulamalarında pahalı olduğu için kullanılmıyor…
Çünkü bizim canımız çok ucuz…
17 Ağustos'un en büyük acılarını yaşayan bu şehirde deprem duyarlılığı yok…
Deprem bilinci yok…
Yetkilisiyle, yetkisiziyle deprem güvenliğinin ne demek olduğunu bilen yok…
Afet gönüllüsü yok…
Afet planı yok…
Afet eğitimi yok…
Sanki bu şehir 17 Ağustos gibi bir asrın felaketini yaşamamış…
Sanki bu şehirde binlerce insan enkaz altında kalmamış…
Sanki bu şehir, canlarını enkazların altından kurtarmak için çırpınmamış…
Artık kendimize gelmemiz gerekiyor…
Bir depremin hızla yaklaştığını görmemiz gerekiyor…
Bu şehrin beklenen İstanbul depreminde bile yerle bir olacağını anlamamız gerekiyor…
Kendimize gelmemiz, uyanmamız gerekiyor…
Deprem şehitlerimizi rahmetle anarken, bu akşam kutlayacağımız Beraat kandilinin uyanmamıza vesile olmasını diliyorum…
Bilgece bir vasiyet
Ölmek üzere olan yaşlı bir baba, yatağının başına üç oğlunu çağırarak, onlara vasiyette bulunur:
- "Oğullarım, ben ölünce, birbirinize düşmemeniz için, size sahibi olduğum 17 deveyi paylaştırmak istiyorum. Miras olarak develerin yarısını büyük oğluma, üçte birini ortancaya, dokuzda birini ise küçük oğluma bırakıyorum."
Babalarının ölümünden sonra, mirası babalarının vasiyeti uyarınca paylaşmak üzere kardeşler bir araya gelirler. Fakat bir türlü işin içinden çıkamazlar. Mirası babalarının istediği gibi pay edemezler. Çünkü 17 sayısı ne 2' ye, ne 3' e, ne de 9' a bölünebilir.
"Bu işin üstesinden ancak köyün tecrübe ehli, yaşlı bilgesi gelir!" diye düşünüp, ona giderek, danışırlar. Bilge kişi -"Benim bir devem var, onu da alıp, yeniden hesap yapın!" der.
Bu cömertliğe çok şaşıran oğullar, 18 deveyi pay etmeye girişirler. Önce ikiye bölerler, büyük oğul 9 develik payını alır. Sonra üçe bölerler, çıkan 6 deveyi de ortanca oğul alır. Daha sonra dokuza böldüklerinde 2 deveyi de küçük oğul alır. Ama, bütün develeri paylaştıktan sonra ortada fazladan bir deve kalır, yine.
Oğullar bu duruma da bir çözüm getirmesi için yaşlı bilgeye başvururlar. Bilge kişi güler ve: -"İyi öyleyse!" der. "Sorununuz çözümlendiğine göre, ben de devemi geri alayım."
Bilge kişi tıpkı bilgi gibi katalizör olarak olaya girer, çözümü sağladıktan sonra olaydan çıkar. Sorunu çözmede insanlara yardımcı olur, ama kendinden de bir şey eksilmez. Özellikle sevgi ve bilgi verdikçe azalmayan, daha da çok artan, tükenmez bir özelliğe ve güzelliğe sahiptir.
İşte bilgelik ve bilge kişi budur.
İnternetten #