20 milyon dolarlık rüşvet masalı!
Bir varmış, bir yokmuş evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellal, pireler berber iken, güzel mi güzel bir orman içinde, ormanın sakinleri mutlu ve huzurlu yaşarmış…
Ancak mutluluklarını, huzurlarını bozmaya yeltenenler olmuş…
Ormanın hemen dibinde büyük bacalı, gürültüyle çalışan, havayı kirleten bir fabrika kurulmaya niyetlenilmiş…
Önce gizlenmiş bu niyet…
Sonra orman halkının haberi olmuş fabrikadan…
Herkesin huzuru kaçmış, bir araya gelip fabrikaya karşı çıkmışlar…
Sakinlerin bu hareketi fabrikanın sahiplerini yıldırmamış…
Fabrika için tüm ön izinler alınmış…
Ancak sıra Kral Arslan'a gelince izin bir türlü çıkmıyormuş…
Sonra iki kedi çıkmış ortaya…
"Biz" demişler…
"Bu işi hallederiz, Büyük Kralımız Yüce Arslan, bizim bir dediğimizi iki etmez, bu fabrika için gerekli izinleri alırız."
Fabrikacılar inanmışlar kedilere…
Hatta görüşme bir komşu ormanda olmuş…
Kediler Yüce Kral'ı ikna edip fabrikaya izin alma karşılığında 20 milyon dolar komisyon istemişler…
Pazarlıklar sonucu bu rakam bir hayli aşağıya inmiş…
İki kedi sonunda bir ciğerci dükkanı karşılığında bu işi kotaracaklarını söylemişler…
Ve anlaşma sağlanmış…
Anlaşma sonrası fabrikacı sevinç içinde, zordaki bir ciğerci dükkanının hisselerini satın almış ve beklemeye başlamış…
İki kedi ise uzun uğraşlar sonunda Yüce Kral'ın huzuruna çıkmışlar…
Önce güzelce bağlılıklarını anlatmış, ağdalı yeminlerle sözlerini güzelleştirmeye çalışmışlar…
Anlatmışlar, fabrikanın ormana neler kazandıracağını…
Ormanda aç sefil gezen kaç hayvanın iş sahibi olacağını söylemişler…
Ancak Yüce Kral anlatılanlara pek inanmamış…
İki kediyi huzurdan kovmamış ama Krallığına yakışan bir üslupla bu işin olmayacağını ima etmiş…
İki kedi, görüşmenin ardından hemen fabrikacıya gidip ciğerci dükkanını istemişler…
Ama fabrikacı kaçın kurası…
İzin evrakını almadan ciğerci dükkanını vermemiş…
Sonra orman iki kedinin rüşvet hikayesini öğrenmiş…
Kediler bu işe pek sinirlenmiş, önüne geleni tırmalamaya başlamışlar…
Fabrikacı bu işe pek kızmış, kediler için aldığı ciğerci dükkanını geri vermiş…
Kediler ise ulaşamadıkları ciğerci dükkanına "mundar" demişler…
Not: Bu bir masaldır. Hiç kimsenin, kimseyle ilgili yakıştırma yapmasına gerek yoktur. Masalın kahramanları ve masalda anlatılanlar tümüyle hayaldir.
………………………….
Çek git, parti onların olsun!
4 Temmuz'dan bu yana AKP'de yaşananlar Türkiye'de siyasetin ne kadar çirkin bir arenada oynandığını hepimize bir kez daha gösterdi.
Davut Terzioğlu aslanlar gibi kongrede delege oyuyla il başkanı seçildi…
Kongrede Başbakan rakibini işaret etmesine rağmen sandıktan Başkan olarak çıktı…
Ancak O bir türlü İl Başkanı olamadı…
Kongrenin hemen ardından kendisini kongrede destekleyenlerin gazına gelip, istifa etti…
Sonra "görevine devam et" denildi ama partinin "karar defteri" elinden alındı…
Partinin internet sitesinden adı silindi…
Kendisine görevden alınacağı-alındığı söylendi…
Ama Davut Terzioğlu inatla koltuğunda oturmaya devam ediyor…
İl Başkanı sıfatıyla Yönetim Kurulu'nu topluyor…
Bir buçuk aydır, Yönetim Kurulu toplanıyor, karar alıyor, kararlar, karar defterine işlenemiyor…
İl Başkanı sıfatıyla açıklamalar yapıyor…
Biz kendisinden halen İl Başkanı diye söz ediyoruz…
Oysa Ankara ne Terzioğlu'nu, ne de yönetimini tanıyor…
Yönetim Kurulu üyeleri ve Davut Terzioğlu ise bu gerçeği görmüyor-göremiyor…
Ankara'nın bu tavrı karşısında Davut Terzioğlu ve arkadaşlarının "tavırsızlığı" Sakaryalı AKP'lileri de ziyadesiyle üzüyor…
Sakaryalı AKP'liler; demokrasiden yana söylemler nedeniyle destekledikleri AKP'nin aslında demokrasiyi içselleştirmediğini gördüler…
Gerçekten de "delege oyuyla" seçilen İl Başkanı'nı, Genel Başkan istemedi diyerek dışlayan zihniyet, bundan sonra demokrasi havariliğine soyunmamalı…
Son olarak Davut Terzioğlu'na da bir çağrıda bulunmak istiyorum:
"Sen bırak git, partin; delege oyuna itibar etmeyen, lider sultasından yana olanların olsun."