Abdurrahman ZEYNAL
Kalem
Felsefe, Tefekkür, Ahlak
Yayın:
Güncelleme:
Çağlar boyu insan beynini düşünmeye zorlamış kelime. Batıda adına felsefe, doğuda hikmet demişler. Kelimeyi kim nasıl kullanırsa kullansın “hikmet; müminin yitik malıdır. Nerede bulursa alır”.Doğru olanda bu kutlu mesajdır.İnsanı vahşilikten kurtaran, hakiki insan eden, ruhları temizleyen, gönülleri süsleyen, kâinatın gizli sırlarını keşfeden ve bütün ilimlere hâkim olan felsefedir.
Bütün beşeri ilimlerin kaynağı akıl, duyu organları, deney ve gözlemdir. Felsefe ise ruhtandır.
Felsefenin gaye ve neticesi; varlığı, insanı, ruhu ve nihayet Allah’ı bilmektir. Felsefenin yürüdüğü yol eserden eser sahibine veya eser sahibinden esere gitmektir. Mutlak iyi olan, hayra, güzelliğe, olgunluğa doğru gitmek, şerden, kötülükten, fenalıktan uzak durmaktır.
Bu Kâinatın; insanı hayrete düşüren muntazam bütünlüğüne ibretle bakanlar, onun bir hakiki yaratıcısı olduğuna ve onun birliğine hiç şüphesiz delalet ettiğini görürüler.
Hikmet yani hakimane vaziyet var olan her yerde, her noktada görülürken ve hikmeti görmek için, insanlarda iki değil, birçok göz mevcut iken eşyaya, olaylara, hadiselere bakıp da kâinatın yaratıcısını düşünmemek görmemek mümkün mü? Akıl sahipleri, otururken, yatarken, yürürken hep kâinatın öncesi, sonrası ve eşyayı sorup dururlar.
İnsana ve dünyaya sadece kendi akıl ve bilgi penceresinden bakanlar, onların birbirine uygun veya muhalif taraflarını görürler ve bilirler. Fakat onları tam ve hatasız görenler, basiret ve hikmet ışığında bakıp, görüp ve anlayanlardır.
Bir olayın meydana gelişinde ve görünüşünde; vicdana ve akla ait bir incelik, bir hikmet, anlamadığın, sevemediğin her güzel şey düşünmezsen, için için gereksiz ve lüzumsuz görülebilir.
Sevilmeyen her şey mutlaka çirkin veya kötü değildir. Çocuklar mektebe gitmeyi sevmezler. Ama ateşi tutup, yılanla oynamak isterler. Bunu gibi birçok hakikate karşı akılda bazen çocuklaşabilir.
Âlim bilen değil, bildiğini, okuduğunu vicdanıyla anlayabilendir.
Cahile karşı âlim ne ise, âlime karşı filozof ve hâkim de odur. Unutulmamalıdır ki haklıyı düşürseler de düşürülmemiş, haksızı kaldırsalar da kaldırılmamış sayılır.
Her şey misliyle birleşince kuvvetlenir. Fakat aynı derecede bulunan idrakler fazla kuvvete sahip olamazlar. Bunun için yüksek bir idrak; “Ma’dudunda” yani belli birkaç idrake galip gelir. Elektrik lambasının mum ışığına galip gelmesi gibi…
“Topluma; cumhura muhalefet hatadır”,”Toplum nereye gidiyorsa sende oraya gidecek sin”deler. Cumhur hükmettiği şeyin âlimi ise bu doğrudur. Değilse bu bir hatadır. Muhalefet etmek aklın gereğidir. Hastalığı bilmeyene, doktorun muhalefet etmesi gerekli ve zaruridir.
Âlimi âlim bilir. Adamı adam tanır. Bilinmeyen âlim cahiller, bulunmayan adam hayvanlar arsında kalmış demektir.
AHLAK:
Ahlak; kanun tanımayan vicdanın, bağlanmaya tabi olmaya mecbur olduğu kanundur. Mütedeyyin yani dindar o dur ki, ibadetinde riya, işlerinde hile ve yalan olmayandır. Kimseden korkmamak için kimseyi korkutmamak gerekir. Faziletli insana yakışan budur.
Fazilet ise, ruhun takdir ettiği, hayvanlığın hoşlanmadığı davranışlar bütünüdür. Zıddı rezilliktir. Rezillik ruhun kaçtığı, hayvanlığın hoşlandığı hareketler bütünüdür.
Namusun düşmanı namussuzdur. Garaz, nefretle, nifak lanetle anılır. Ağız ve kalemden çıkan her şey vicdanın sesine tercüman olmalıdır. Bu ise ancak muhabbet, sevgi ve yüce değerlere bağlanmakla olur.
İnatçı ile cahili ikna çok güçtür. Çünkü onların tek isteği muhatabını zarara sokmaktır. Eğer cahillik ile cehalet, gurur ve kibirle birleşirse bu durum tam bir felaket olur. Cahillikten servet sahibi olunarak kurtulunamaz. Gösteriş cahilin elbisesidir. Kendi görüşünü ispatlamaktan aciz olanların yaptığı, sadece demagojidir.
#