Hacı Atıf Kimdir? (4)
Tecellâ-yı cemâlinden habîbim nev-bahâr ateş
Gül âteş bülbül âteş sünbül âteş hâk ü hâr ateş
Şuâ'-ı âfitâbındır yakan bi'l-cümle uşşâkı
Dil âteş sîne âteş hem dü çeşm-i eşk-bâr âteş
Hayâl-i şem'-i rûyinle aceb mi yansa cân u dil
Nigârım gel de gör kalbimde âteş âh u zâr âteş
Ne mümkün bunca âteşle şehîd-i ışkı gasl etmek
Cesed âteş kefen âteş hem âb-ı-hoş-güvâr âteş
Ben el çektim safâ-yı hatır u ârâm-ı canımdan
Safa âteş cefâ âteş firar âteş karâr âteş
Ne yapsam bu dil-i mahzunu mesrur eylemem şahım
Gam âteş gam-güsâr âteş temennâ-yı mesâr âteş
Ümid-i afiyet besler mi Es'ad yârdan hâşâ
Saçar oldukça gözden ol nigâr-ı gül-i zâr âteş
Hacı Atıf Efendi’yi anlatırken bu gazel de nereden çıktı demeyin. Zira bu gazel, son beyitten de anlaşılacağı üzere, merhum Erbilli Mehmed Esad Efendi Hazretleri’nin Divan’ından iktibastır. Kitap, Hafız İrfan Çakır'a ait. İrfan Hoca’mızın, Erbilli’nin Farsça-Türkçe şiirlerini ihtiva eden Divan’ının arasında sakladığı bir de fotoğraf vardır ki o da Şeyh Esad Efendi’nin kendi fotoğrafıdır.
Hacı Atıf’ın intisap edip, İstanbul’a her gittiğinde gerek Şehremini’deki Kelâmi Dergâhı’nda, gerekse Üsküdar’daki dergâhta ziyaret ettiği zât, işte Kelâmi Dergâhı şeyhliği yapmış, Kadirî ve Nakşî icazeti almış Şeyh Erbilli Esad Efendi’dir.
İstanbul’a her gelişinde Şeyh’in sohbetlerine katılan, birkaç gün dergahta kalan Hacı Atıf, Taraklı’dan getirdiği hediyelerin yanı sıra, mali açıdan da burayı ciddi ciddi desteklediği bilinmektedir.
Hacı Atıf’ın, sıkıntılı dönemi; tekkelerin kapatılmasından sonra, Erbilli Esad Efendi’nin Erenköy’de inzivaya çekilip hiç sokağa çıkmadığı (Şeyh, kılık kıyafetinin devrim yasalarına uymamasından dolayı mı sokağa çıkmıyordu, bilinmez…) Cumhuriyet’in ilk yıllarına tekabül eder. Bu mevzu bir dahaki yazıya ertelensin, biz Taraklı’ya dönelim.
Osmanlı, Cihan Harbi’nden mağlup çıkmış, İstanbul işgal edilmiş, yurdun düşman tarafından nasıl taksim edileceği kararı artık sadece beklenir olmuştur batı kamuoyu nezdinde.
Taraklı’yı sürekli çeteler basıyor. Bir taraftan Padişah yanlıları, diğer taraftan Kuva-yi Milliye taraftarları… Her fırka geldiğinde zenginlere yöneliyor, onları sıkıştırıyorlar. Onlarsa ne yapacağını bilemez bir halde, bir o tarafa bir bu tarafa savrulup duruyorlar.
Hatta Hacı Atıf’ın, Taraklı’ya gelen bir çeteci grubu doyururken, Taraklılı meçhul bir adamın, çetecilerin yanına gidip Hacı Atıf’ın öldürülmesini istemesi; çetenin liderinin ise Hacı Atıf’a bakarak, ondan bir zarar gelmeyeceğini düşünüp ona dokunmaması bugün hâlâ anlatılır.
Hacı Atıf, Kuva-yi Milliye’yi desteklemektedir; fakat kritik bir dönem olması itibariyle ihtiyatlı davranmaktadır ve açıktan Kuva-yi Milliye propagandasının bedelinin ağır olacağı sebebiyle burada onun politik davranmayı tercih ettiğini anlıyoruz. Hacı Atıf, Yunus Paşa'da Cuma hutbesine çıktığında, parmak tetikte bekleyen çeşitli grupların bulunduğu bir Taraklı vardır Hacı Atıf’ın karşısında artık.
Bazı köyler dışında Taraklı, genel olarak Kuva-yi Milliye tarafında idi. Fakat Göynük civarı birtakım tedirginlikler yaratmıyor değildi. Birkaç defa Göynük-Taraklı arası, bugün dillendirilmesinin gerekmediği birtakım sıkıntılar dahi yaşanmıştır.
Hacı Atıf bu dönemde Alifuatpaşa dolaylarında, Halit Paşa’ya (1883-1925) dört vagon buğday teslim etmiş. Anadolu’daki direniş adına maddi gücünü sonuna kadar kullanmıştır. Öyle ki kendisinin idama en yakın olduğu vasatta, neredeyse boynuna dolanmış ipin düğümünü hiç de tahmin etmeden, hesap etmeden bugünlerde yani İstiklal Harbi’nin yaşandığı o vakitlerde bilmeden çözmektedir Hacı Atıf… Kader, farklı bir imtihana hazırlamaktadır onu...
#