Abdurrahman ZEYNAL
Kalem
Köy Odaları
Yayın:
Güncelleme:
Köy odaları aslında eski Türklerdeki “Bey Otağlarının” feth edilen coğrafyalarda aldığı yeni biçimdir. Özenle yapılan bu mekânlar köyün ileri gelenlerince himaye edilir ve masrafları karşılanır. Köy odaları yolcunun, misafirin, yoksulun teklifsiz yararlanabildiği sosyal tesisler hüviyetini taşırlar. Bu odalarda ‘’Tanrı misafiri’’ kapısını çalan herkese ikramda kusur edilmez, hayvanına yem verilir, kendisinin karnı doyurulup yatak açılırdı. Köy odaları her şeyden evvel birer eğitim kurumuydular. Bu odalarda bilhassa kış geceleri düzenlenen sohbetler, anlatılan veya okunan öykülerden çıkarılan hisselerle kültürel değerler kuşaktan kuşağa taşınıyordu. Belirli bir yaşa gelmiş çocukların da katılımına izin verilerek onların sosyalleşmesi, süslü ve fiili geleneği kavraması sağlanırdı. Gençler kapı yanında ‘’sahanlık’’ denilen yerde oturur, çay ve su servisinin yanı sıra abdest alacak olanların abdest suyunu dökerlerdi.
Köyün her mahallesinde aşağı yukarı bir köy odası bulunurdu. Bu köy odalarını genellikle hali vakti yerinde olanlar açık tutardı. Bununla birlikte odanın yakacak ve diğer giderlerinin karşılanmasına gönüllü olarak köy halkının iştiraki de söz konusuydu. Kış günlerinde sabah evinden çıkıp köy odasına gitmeye karar verenler ellerine bir parça odun ve tezek alır, ceplerine de semaverde demlenecek olan çay içinde kesme şeker koyarlardı. Evlerde hazırlatılan hedik ve kavurga gibi çerezler köy odalarına taşınır, birlikte yenirdi. Gündüzleri pek kalabalık olmazdı. Akşamları yemekten sonra halk bu odalara gider, geç vakte kadar otururlardı.
Köy seyirlik oyunlarının sergilendiği doğal sanat kurumuydu. Köy odaları, uzun kış gecelerinden meddahlık yeteneği olanların anlattıkları kahramanlık ve aşk öykülerinin duygu yoğunluğunda geçirilirdi. Âşıklar geleneğinin ürünü olan halk öykülerindeki deyişler sesi güzel olanlarca terennüm edilir, böylece bu toplantılar bir musiki meclisine dönüşürdü. Bu toplantılarda okuma bilen birisi siyer-i Nebi, Ahmediye, Muhammediye, İslam Akaidi, HZ.ALİ cenkleri, Köroğlu destanı, Battal gazi destanı, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun, büyük bölümü yazılmamış onlarca halk hikayesi anlatılır ve kitaplar okurdu. Sergilenen seyirlik oyunlarla hayat tek düzenlikten kurtarılır, mizahın ve hicvin coşkun ırmağında aklanırdı.
Asıl görevi misafir ağırlanmaktı köy odalarının. Bu odaların yüklüğünde birkaç kat yün yatak bulundurulurdu. Köye gelen misafir orada yedilir, içirilir ve yatırılırdı. Misafir kime gelmiş olursa olsun köyün misafiri sayılır ve el birliğince hizmet edilirdi. Büyük köy odalarında misafir bineklerinin bağlandığı ve yemlendiği’’ahır’’bulunurdu.
Köy odalarının bir diğer işlevide düğün ve bayramlarda ortaya çıkardı. Kurban ve Ramazan Bayramlarında bütün köy halkına köyün varlıklı aileri tarafından yemek ikramı yapılır ve toplu bayramlaşma töreni düzenlenirdi. Düğünlerde kimi zaman sağdıç evi olarak, kimi zamanda düğüne katılan misafirlerin ağırlandığı bir mekân olarak kullanılırdı köy odaları. Hala hayatta olan yaşlıların anlattıklarına göre âşıklar geleneğinin yaygın olduğu günlerde köylere çağrılan âşıklar köyodalarında dinlenirdi.
Köy odalarının köylerin meclisi ve mahkemesi olarak kullanıldığı anlatılırdı. Önemli kararların alınması gerektiğinde toplantı yeri olarak kullanılırdı. Köyün meseleleri, diğer köylerde ihtilaflar, yapılacak imeceler buralarda karara bağlanırdı. Bir olay anında tarafların karşılıklı dinlenip yatıştırılması, küskünlerin barıştırılması, arazi ihtilaflarının halledilmesi hep bu odalarda yapılan görüşmelerin sonucu olarak ortaya çıkmıştır.
Uzun kış geceleri Doğu Anadolunun olduğu gibi Erzurum ovasında bulunan köylerde sevginin, muhabbetin, insan olmanın bütün güzellikleri bu odalarda paylaşılırdı. Dinleyenler gecelerin bitmesini hiç istemez, yaşlı Dedelerin, Amcaların anlattığı küçük hikâyelerle, askerlik anılarıyla gençler askerliği birinci elden öğrenir, Türk milletinin maddi ve manevi candan ve gönülden benimserlerdi. Bunların içinde acılar, sevinçler, fetihler, mağlubiyetler vardı. Köy odaları bu öğreticiliği yönüyle tam bir yaygın eğitim kurumuydu.
Sosyal değişimlere paralel olarak köy odaları da günümüzde tarihi özelliklerini yitirdiler. Özellikle 1970 sonrası meydana gelen ayrışmalar, şehirlere olan aşırı göçler ve Televizyon yayıncılığı köy odalarının yok oluşa girmesine neden oldu. Bugün şehirlere uzak köylerde hala azda olsa bu gelenek devam etmekte olup bu değerlerin korunup saklanması gerekir.
Not: Bu yazı Aşkale ve köyleri, Kandilli ve çevre köyleri, Ilıca ve köylerindeki köy odası geleneği ve yaşayanların anlatımları doğrultusunda kaleme alınmıştır.
#