İşimize Gelen Doğrular
Vay bizim halimize. Doğru nedir sizce. Matematikte doğrunun tarifi ‘’ bir düzlem üzerinde iki ucu sınırsız çizgiye doğru’’ denir. Felsefede ise doğru tartışmalı bir konudur. Bazı düşünürler insanın içinden gelen düşünceleri tartmadan ölçmeden uygulanması olarak tarif ederler. Rus asıllı düşünür Dostoyevski şöyle der: din olmazsa her şey mubahtır. Peki, ölçü ne olmalıdır. Yaşantımızın ölçüsü ve terazisi ne olmalıdır. Bizleri denetleyen kurallar, yasalar, kanunlar ya da inancımızın gereği davranışlarımızı denetleyecek nelerin olması lazımdır. Din olmazsa yani insanda ahret inancı olmazsa insan yapa bildiği kadar namussuz, yapamadığı kadar da namuslu olmuş olur. Yaşantımızı yani davranışlarımızı denetleyen iki yaptırım vardır. Birincisi dünyada yaşayan toplulukların kendi aralarında suç diye tespit ettiklerini ceza müessesi diye oluşturulan kurallarla denetlerler. Bu oluşturulan kurallara önce kanun sonra da hukuk diyoruz. Hukuk ise en güçlü sınıfın oluşturduğu kurallardan ziyade empati ölçüsünde yapılır ise vicdana daha yakın olur ve suç işleyende sonucuna katlanır. İkincisi ise ahret inancı... Ahrete inanan insan hesap gününe inandığı için karakol vicdanında yani kalbindedir. Bu kişiler suçlar kaldırılsa bile suça bulaşmaz. Çünkü Allah’a vereceği hesabı düşünür. Bu bir inanç ve iman işidir. İnanmayanların bunu algılamaları da mümkün değildir. Siz şunu diyebilirsiniz biz çok inananı gördük neler yapıyorlar, doğrudur. Biz mühendislikten söz ediyoruz, mühendisten değil. Mühendiste hata olabilir ama mühendislikte hata olmaz. Konulan kurallar insani vicdanı ve ahlaki olur ise vidanlar daha huzurlu olur ve o toplumların temelleri daha sağlam yapılar üzerine inşa edilmiş olacaktır.
Ben şunu demek istiyorum. Eğer bir toplumda işimize gelen doğrular ön plana çıkarılmış ise, gerçek doğrular ortadan kaldırılmış, yerini işimize gelen doğrulara bırakmış oluruz. Sıkıntı da buradadır. Doğru bir tanedir, iki yanlış bir doğru yapmaz. O zaman vicdanımızın sesine kulak verelim. Menfaatimize uygun gelen doğrulardan bir şey bekliyor isek o zaman vay bizim halimize.
Benim asıl kaygım başka. Bu gün güvendiğimiz kişilerin doğruluk dereceleri vatandaşlarda acaba sorusu şüphe kuşkusu uyandırıyor ise, söylediklerini davranışları yalanlıyor ve işine gelen doğruları savunmaya başlamış ise gelecek kuşaklara emanet olarak bırakmamız gereken doğruların neler olabileceği kuşkusunu emanet olarak bırakmış oluruz ki; üç kuruşluk menfaatler için tüm geleceğimizin temellerine dinamit koymuş oluruz. Birbirimizi yiyerek ortada ne hak, ne mal, ne servet, ne yat, ne de kat bırakabiliriz. Sadece paylaşamayan aç gözlü insanların hırsını bırakırız ki, ay nı zamanda atalarımıza layık olamayan bir güruhun sonucunun ne kadar vahim olacağını tüm dünyaya göstermiş oluruz.