Toprak İçin...
Sonbaharın hatrına yaprağından vazgeçen ağacı müşâhede etmekten yoksun kalan kent, kendi için vâr olmadığının alâmetlerini ayaklarımıza yine de seredursun… Güneş gündüze doğsun meselâ, kaldırımlar telaşlı adımlara döşensin. Asfalt, upuzun uzansın ayaklarımız altına… Ve çoluk çocuk rızkına bir otobüs şoförü seferber olsun sana, seninle hiçbir ilgisi olmadan.
Kimsenin kendisi için yaşamaya hakkı yokken, canlıda ve cansızda bunun örneği olmaması gerekirken, gözlerimin hatrına şeffaflaşan bir otobüs camındaki yazı, aklıma, kendimi düşürüyor:
“Bugün kendin için ne yaptın?”
Ne yapmadık ki?
Meselâ yorgunluğumuzun karakaşı, karagözü için kararan günümüzün hatrına mı uyuduk? Dinginliğimiz şerefine doğan güneşe mi uyandık? Bunca koşuşturmamız, emrimize serilen yolları adımlamamız bir başkası için miydi zaten?
Ve etrafımızdaki bütün bu telaş, bu kaygı, kahkahalar, ağlamalar ve bir o kadarı kimin içindi, kime ki bu telaş?
Kendinden başka bir şey düşünemeyecek bir hâle getirilen insanın, kendisinden başka ne endişesi olabilir ki zaten?
Nefsini, hevâ ve hevesini ilâhlaştırıp kendisine tapınmayı bir din hâline getiren modern insanın; AVM’lerde, güzellik salonlarında, stadyumlarda, tatil köylerinde, sinema ve tiyatrolarda yapageldiği ritüellerle zevklerine olan imânını her an tazelediği yetmiyormuş gibi, bir an nefsimizi/kendimizi unutma gafletinden kurtarılmak mı isteniyoruz?!
İnsanın ‘kendi’ başarısını kutsama çabası, kişisel gelişim sloganlarıyla daha da körükleniyor. Kişisel kölelik güdülemesiyle kendisine sâdık bir kul hâline getirilen insana, bu kulluğunu unutma gafletine İstanbul otobüslerine yazılan kişisel gelişim sloganları izin vermiyor:
“Bugün kendin için ne yaptın?”
Biz ki şehrin bu keşmekeşi içinde kötü olan ne yaptıksa kendimiz yaptık, lâkin her şeyi kendimiz için yaptık!
Oysa kasaba otobüsüne bindiğimizde, otobüs tavanının hemen bittiği yerde, tam karşımızda, “Bismillah” yazısı ile karşılaşırdık. Evden besmelesiz çıksak, yaptığımız ve yapacağımız her şeyin “Allah adına” olması gerektiği, kasaba otobüslerinde yazan besmele ile nâzikçe hatırlatılırdı düne kadar.
Şimdi Allah’a çağırırken bile “kendi adına” çağıran bir sürü şehir çığırtkanı…
İstanbul’da bulutlar, emre âmâde, toprak için ağlıyorken hem de.
Toprak için…
...
Faruk Serkan Yılmaz / Gürhan Korkmaz