Kavgalar Millet İçin mi?
Malda yalan mülkte yalan, Var birazda sen oyalan.
Hiç düşündünüz mü değerli dostlar! Yıllardan beri izlediğimiz bu kavgalar niçin yapılıyor acaba; seçilmiş kişiler gerçekten bu kavgaları halk için mi yapıyorlar yoksa rant için mi. Bu merakımı giderecek bir cevap bulamadım bu zamana kadar, bulabilmem de zor olacak galiba. Kavgalar bu millet için yapılmış olsaydı hayatımız bir düzene girer refah içinde bir yaşam tarzımız olurdu. Zengin ile fakir arasında bu uçurumu gördükçe bölüşmenin ve paylaşmanın içinde hak ve hakikat olmadığı kanısındayım. Birileri her gün malının üzerine mal yığarken birileri hala çöp kutularından yiyecek arıyor ise, bu işte bir aksaklık olduğunu görmemiz gerekmez mi? Hepimiz bu ülkenin çocuklarıyız. Bu ülkenin insanlarıyız. Güzellikleri niçin paylaşamıyoruz. Camilerde tespih çekerken birbirimizi gözetlediğimiz kadar cami dışında da gözetleyebilseydik sorun kalmayacaktı. Camilerde omuz omuza, cami dışında boğaz boğaza.
Evet değerli dostlar; samimi ve ihlâslı olamadığımız her halimizden belli. İki kardeş bir babanın malını bile bölüşürken birbirini yiyor ise biz dünya kardeşliğini nasıl kurabiliriz. Kefenin cebi yok diyenler, dünya malıdır ne önemi var diyenler, öyle bir mal sarhoşluğunun içine düşmüşler ki, gözleri mal ve servetten başka bir şey göremiyor. Önüne geleni eziyor imha ediyor. Hani mümin müminin kardeşiydi. Hani komşusu açken tok yatan bizden değildi. Bunları biliyoruz ancak siz gerçekten bunları uyguluyor musunuz? Gerçekten siz kimsiniz kimden siniz.
Sonuç; iman kalpte mal cepte olmadıkça bizden hiçbir şey olmaz. Bunlar yer değiştirmiş maalesef. Kemik ortaya atıldığı zaman göreceksin kimin ne olduğunu. Dilin kemiği yok ki, işine gelen doğruları yalan makinesi gibi kullanıyor. Ama unutma ki, konuştukların ve kurduğun planların tamamen kayıt altına alındığını ve hiç silinmeyecek bir kayıt belleğine de kaydedildiğini aklından çıkarma. Belki menfaatinin esiri olmuş o küçücük beynin bunu fark edemez. Hele içinde ki vicdan denilen terazinin topuzunun ayarı kaçmış ise, sen ancak öldüğün gün uyanırsın.
Küçük bir fıkra ile yazıma son vereyim. Bir gün Nasrettin Hoca ile bir vatandaş ava gitmiş. Gezerlerken bir ‘İN’ görüyorlar. Tilki ini zannederek içeri giren vatandaş ne olduğunu anlamadan dışarıdan içeri doğru toz duman gelmeye başlıyor. Ve dışarıda bulunan hocaya sesleniyor. Hocam bu toz nerden geliyor diye bağırıyor. Meğer ‘in’ kurt iniymiş. Hoca içeri dalan kurdun kuyruğundan yakalamış bırakmıyor. İçeriden bağıran vatandaşa da cevap veriyor. ‘’ Kurdun kuyruğu koparsa anlarsın tozun nerden geldiğini’’