Devlet Politikası
Kim Vaz Geçerse ondan, Ülkesini Cüceltir,
Atalarım Osmanlı, Bir Çadırdan Üç Kıt'a,
Bir Bakın İnceleyin, Var mı küçük Bir Hata...
Dünyada gelişmiş bütün ülkelerin temelinde devlet politikaları vardır. Devlet politikası olmayan toplumların gelişmesi mümkün olmadığı gibi, bir gün mutlaka batmaya da mahkûmdur.
Peki, nedir devlet politikası. Milli sınırlar içerisinde yaşayan bütün insanlarını bir bütün görerek, cedelleşmeye sebep olabilecek noktaları iyi tespit ederek onları ortadan kaldıracak tedbirleri alır, hiç birine farklı gözle bakmadan onları çağın nimetleriyle buluşturmak için bütün planlarını yapar. Devlette devamlılık esastır. Devlet politikası uygulanan toplumlarda birinin yaptığını diğeri bozamaz. Her gelen iktidar o politika üzerinde yürür. Bunun içinde yetişen neslini çağın ihtiyaçlarına cevap verebilecek bir yapıda yetiştirmek zorundadır. Eğitimden, Sağlıktan hak ve hukuktan insanlarını eşit bir şekilde yararlandırmak Devletlerin asli vazifesidir. Maalesef, üzülerek diyebiliriz ki, bugüne kadar ülkemizde devlet politikası tam olarak uygulanamamıştır. Devlet politikası olmadığı içinde devletten yararlanan politikacılar yetişmiştir. Birinin yaptığını diğeri bozmakla, kötülemekle zaman kaybetmektedirler. Aynı iktidarların döneminde bile bir bakanın değişmseiyle bir çok şeyin değiştiğini görürsünüz. Ne yazıktır ki, siyasetçilerimiz, halka verilen sözlerin hiçbirini tam manasıyla tutamamıştır. Devletin tanımı yapılırken, Laik, sosyal bir Hukuk devletidir diye tanımlıyoruz. Bu tanıma uygun bir hayat tarzını henüz ortaya koyabildik mi? Hedefimiz Muasır medeniyet diyoruz. Acaba bizler bu gün medeniyetin neresindeyiz. Açlık sınırı altında yaşayan ne kadar insanımız var? Kaç kişi yeşil kartlı? Gayri milli hâsıla acaba kimlerin elinde ya da cebinde toplanıyor? Yoksulluk sınırı altında yaşayan insan sayımızı tam olarak tespitini yaptık mı? Neden doğan çocuklarımız 5 milyar borçla doğar? Hangi lokantaya gidip çoluğumuz çocuğumuzla doyasıya bir yemek yiyebildik. Bırakın dış ülkelere seyahat etmeyi, ülkemizin kaçta kaçını gezebildik? Dıştan gelenlere hizmet etmekten başka acaba neler yapıyoruz? Maalesef devlet politikası olmaması sebebiyle insanımızı çağa mahkûm ettik. Geçim sıkıntıları insanları her geçen gün daha da zor durumda bırakıyor. Emek ve umut sömürüsü hiç bitmedi. İnsanımız yarınından emin değil. Dünyanın neresinde görülmüş ki, hapishaneler dolduruluyor ve yer kalmayınca af çıkararak tekrar sokağa salınıyor. Ve tekrar birkaç yıl içinde yine içeri dolduruyoruz, bu çözümmü dür Allah aşkına? Dışarı salınanların %90 nı geri dönmüyor mu? Bu suçlar neden işleniyor. İnsanlar nelerden muzdarip, dertlerini dinledik mi hiç. Hiç düşündük mü bunun çaresi ne? Polisiye güçlerinin sayılarının artırılmasıyla bu konu çözülmez. Kanun tüzük çıkartarak ta düzelmez. Bunun bir tek çözümü vardır. Hakça düzen, hakça bölüşme. Yani haklının güçlü olduğu bir dünyayı kurmadıkça yeryüzüne nizam vermeniz mümkün olamayacaktır. İşlenen suçlar da zaman aşımına uğradığı sürece, suç işleyenlerin sayısı da azalmayacaktır.
Nutuklar karın doyurmuyor beyler. Hürriyet, Adalet, Eşitlik gibi kavramlar kutsal kavramlardır. Bu kavramların yanlışlara kurban edilmesi, insanların bu kavramlara güven duygusunu azaltmıştır. Eğer bu gidişatın farkına varamazsak, ya da kulak ardı edersek, sonumuz iyi görünmüyor. Bu tehlikenin altında hepimiz kalırız. İnsanımıza insanca yaşama hakkını vermedikçe. Eğitimde Sağlıkta, Hukukta yeniden yapılanmaya gidilmedikçe, yani gelişmiş ülkelerin eğitim modellerini tekrar gözden geçirip ülkemize getirilmedikçe, yetiştirdiğimiz gençleri okul denen kurumlarda oyalamaktan başaka bir şey yapmış sayılmayız. Bu durum karşısında sorunlarımız maalesef gittikçe çoğalacaktır. İşi Ehliyle tartışıp, Ehline vermek gerekir. Kalifiye eleman kolay yetişmiyor, yetişenlere de biz sahip çıkamıyoruz...
İç cedelleşmeleri bırakıp, bu ülkeyi seven bütün insanlar, dini, dili, ırkı, mezhebi, ne olursa olsun Türkiye Cumhuriyetini Devlet olarak kabul etmişse, Bu topraklarda yaşamak istiyorsa, hepimiz bir araya gelerek basit tartışmaları bir kenara bırakıp ülkemize sahip çıkalım. Yanıbaşımızda, Irak'ta olup bitenleri görüyoruz. Bunlardan ders çıkarmazsak başkalarının elinde perişan oluruz. O zaman ne malımız, ne çocuğumuz, ne de basit kavgalarımız bizlere fayda sağlamayacaktır.
Değerli politikacılar. Bu sağduyulu Milletin sesine kulak verin. Etrafınızı saran yalakalardan bir an önce kurtulup sizleri oralara taşıyanları tekrar hatırlayın. Aksi halde Milletin iradesi meclise yansımayacaktır. Eğer Meclisin iradesi Milletin düşüncesinden uzaklaşıp devlet otoritesine dönüştürülürse, bu necip Milleti küstürme noktasına geliriz ki, bundan da en çok düşmanlarımız kazanç sağlayacaktır. En zor anlarda bile, yine bu memlekete, bu Necip Millet sahip çıkacak ve savunacaktır. En önemlisi de, okutmuş olduğunuz memura siyaset yasağını kaldırın. Kaldırın ki, ülkenin durumundan daha sağlıklı bilgiler edinirsiniz. Bir ülkede, Türkiye Cumhuriyeti Okullarında yetişen insanlara, o ülkede siyaset yasağı konulması acaba kimlerin işine yaramaktadır. Aksi halde, size oy verenleri seçimden seçime hatırlar, oy yerine de beddualarını alırsınız. Bu Millet her şeyi biliyor. Onun için laf cambazlığına da artık gerek yok. Eleştirilmekten korkmayın. Yanlış yapmadığınız sürece. Yılmayın ancak çoğunluğun onayını almayı da ihmal etmeyin. Yaşam standartlarını iyi ayarlayın. Zenginlikle fakirlik arasında ki uçurum büyüdükçe, insanlar arasında huzursuzlukta gün geçtikçe artacaktır. Bu durumda Devlet idare etmek oldukça zorlaşır.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, Savaşta beraber, barışta beraber, bölüşte de beraber olalım. O zaman devletle millet el ele olur, arasını da kimse bozamaz.
Hepinize saygılarımı sunar bu işi kazaya bırakmayalım derim
#