Dibi Çatlak Olursa
Havuzlar kururken, seyrediyor tepeler,
Efelenip duranlar, kime efeleniyor,
Sığ olan su köpürür, nerde eski efeler...
Değerli dostlar,
Bazı depolar dolup dolup taşarken, havuzlar neden kuruyor? Aslında bazı şeyleri hepimiz biliyoruz. Geleceğimiz adına, yavrularımız adına, torunlarımız adına susuyor, susuyor, susuyoruz. “Yurtta Sus, Cihanda Sus” sus bakalım, Yakında öyle bir susacaksın ki, ancak mahşerde konuşacaksın. Nasıl bilirsiniz sorusuna bilmeden iyi biliriz diyenleri de göremeyeceksin yanında. Ağzını tutsan tenin, dilini yutsan elin konuşacak. Kıvıramayacaksın, için başka dışın başka olamayacak, kıvrak zannettiğin zekân, tık demeyecek. Girecek delik arayacaksın bulamayacaksın. Etrafında ki yaverlerin, dalkavukların ve seni alkışlayan eller hiç olmayacak yanında. Hani şu gurur duyanların vardı ya, onları hiç göremeyeceksin çevrende. Burada alkışlayanlar orada seni yuhalayacak. Tabi ki onlarda hesap verecek. Çünkü yuhalanması gereken yerde alkış tutan eller, yanlışı bile bile konuşmayan diller, mutlaka bir gün konuşacak ve hesap verecektir. İyi ki varsın “Ahiret”. “Geçmiş kadar uzak, Gelecek Kadar Yakın Yoktur”.
Evet değerli dostlarım,
Aklımızı başımıza alalım, “Bir yanlış görürseniz, elinizle, olmadı dilinizle, o da olmadı kalbinizle buğuz” ediniz. Kaybettiğimiz tek nokta hataları görmeye görmeye yanlışları, meşru hale getirdik. Ondan kork, bundan kork, bu kadar korkaklık bizlere ne kazandır dı? Benden olmasın, ondan olmasın, şundan olmasın. Bir yerde yanlış yapılırken ses çıkarmayan bir Millet yok olmanın yolunu tutmuştur. Cazgırların ve tellalların çoğaldığı bir yer de hayatın tadı kalmaz. “Tenkit yapılamayan toplumlarda alkışlar koca bir yalandır”.
Evet, başta ne demiştik. Havuzlar niçin su tutmuyor, depolar dolup dolup taşarken… İşte değerli dostlar, çatlak havuzlar su tutmaz, çatlak seslerden kurtulmadıkça da, o havuzlarda su birikmez. Bize ne oldu. Atalarımıza layık bir nesil olamadık. Hani geçerken üzüm bağlarından yiyenlerin üzüm bağlarına astıkları paralar. Neden korkuyoruz, niçin susuyoruz. Ne zamana kadar susacağız? Bu soruları ara sıra da olsa kendimize soralım. Ve düşünelim. Bu güne kadar neden konuşmadık, konuşanlara da yardımcı olmadık. Niçin susuyoruz? Dünyaya hakem olarak gelmedik. Haklının ve hakikatın yolunda olmalıyız. Üzerimize ölü toprağı mı serilmiş? Artık silkilenelim, kıyama kalkalım, namazda kıyam neden farzdır bunun şuuruna varalım. Ve dua edelim bu ramazan. Kandilleri bekleyip günah çıkaramayız. Ve karar verelim, diyelim ki, “yarabbi, ben bu güne kadar hep sustum, konuştuysam da boş laflar konuştum, ya da dinledim. Bundan sonra gördüğüm yanlışların karşısında dimdik duracağım. Kovulsam da yorulsam da, sürülsem de, dövülsem de” deyip Rabbimize söz verelim. Söz verelim ki, yarın dirilmiş bir toplum olalım. Allah doğruların yardımcısıdır. Bizler biraz gayret edelim. Bile bile yanlışlara alkış tutmayalım. Haksızlık karşısında susmayalım. Rabbim doğruların yardımcısıdır.
Evin huzurlu, köyün huzurlu, gönlün huzurlu olsun…
#